‘’Nâ-meşrû nesneye emr-i sultâni olmaz’’

Kategori: Kitap Tanıtımı - Tarih: 24 Ekim 2021 13:34
‘’Nâ-meşrû nesneye emr-i sultâni olmaz’’

Prof. Dr. Mehmet İpşirli, Osmanlı İlmiyesi alanında yıllara sârih çalışmalarını, Kronik Kitap yayınlarından titiz bir çalışma ve anlaşılır bir uslüpla “Osmanlı İlmiyesi” ismiyle yayınladı.


        ‘’İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.’’
Hacı Bektaşi Veli
 

İki bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde Osmanlı Uleması, ikinci bölümünde ise Osmanlı Medreseleri ele alınmaktadır. Başta Şeyhülislam’ın en temel görevi olan dini, siyasi ve idari konularda şer’i şerife ve özellikle hanifi fıkhına göre fetvalar vermesinden başlatır konuyu. Ve bu makamın Osmanlı dönemindeki konumunu, görevlerini, günlük hayatından kıssalarla bahseder. Şeyhülislam ulemaya reislik ederken onlarla birlikte devletin eğitim, hukuk, fetva meselelerini çözümlemeye çalışmaktadır.  

Ulema içinde kendisini toplum hizmetine adayan isimler de olmuştur. Bu makamla birlikte farklı alanlarda eser verenler de olmuştur. Ulema sınıfından bazı isimler tarihçi olarak da bilinmektedir. Neşri, Hoca Saadettin Efendi gibi isimler başta olmak üzere birçok âlim umumi tarih, hanedan ve saltanat tarihi, siyasi ve askeri tarih, şehir tarihi alanlarında eserler vermişlerdir. Bazı âlimlerde divan sahibi olarak bilinmektedir. Örnek olarak XVI. Yüzyılda Sehi, Âşık Çelebi, Latifi gibi.


Ulemanın tarihi Orhan Bey’den itibaren âlimlerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluklarla ortaya çıkar. İlk Osmanlı medreseleri açıldığında ünlü âlimler müderrislik yapmaya başlamış ve bir sistem oluşmaya başlamıştır. Buradan çıkan talebelerde devlet kademelerinde yönetimde görevler alarak ilmiye sınıfının temelleri atılmıştır. Erken ve klasik Osmanlı döneminde yükselen ve değerli bir kurum haline gelen ulema XVII. yüzyıl sonrası siyasi ve iktisadi olayların etkisiyle yıpranmış zamanla çözülmeye başlamış hatta kendi içinde mücadelelere maruz kalmıştır.

Ulema sınıfına yetişen âlimler farklı coğrafyalardan gelen kişilerle farklı dillerden eserlerin tercümeleriyle geliştirilmiş olup bunlar bizzat padişahlar tarafından davet üzere göreve getirilmiş hatta katkılarına karşılık hediyelerle takdir ve taltif edilmiştir. Dönem dönem padişahların baş danışmanı, hocası, veziri olacak kadar yakın ilişkiler kurmuşlardır. Ulema, devleti riske sokacak hareketlerden kaçınmış, yeri geldiğinde padişahı bile uyardıklarını öğrenmekteyiz.

Fatih kanunnameleriyle oluşan kalemiye, seyfiye ve ilmiye sınıfı Osmanlı teşkilat yapısına yerleşmiştir. İlmiye sınıfına mensup ulema, bazı ayrıcalıklara ve imtiyazlara sahip olmuştur. Fakat hiçbir zaman müstağni tavırlarını bırakmamışlardır. Vergi affının yanında soylarına varana kadar itibar sahibi olmuşlar ve birçok ulema ailesi ortaya çıkmıştır. Kitapta bu ailelerden bölüm bölüm bahsetmekte bazı kısımlarda şecerelerini bile vermektedir. Bu kısmın altında bir başlıkla beraber kazaskerlik makamıda anlatmakla beraber yine tayini, azli, görevlerinden bahsetmektedir. Başta payitaht İstanbul olmak üzere idarede ve hukukta kadıların konumuna da yer verilmiştir. Bölümün farklı bir başlığıyla ulema ve padişahların ilişkisinden bahsedilmiştir. Padişahlar esas alınarak dönemler oluşturulmuş bu dönemlerde padişahların ilme verdikleri önemi ve çalışmaları anlatılmıştır. 1. Murad’dan itibaren padişahların hele Fatih’in ilme merakı ve ilgisini, düzenlemiş olduğu günler süren münazaraları anlatırken yer yer mizahi olarak hikâyelerde verilmiştir. Buda kitabı hocanın güçlü kalemiyle inanılmaz keyifli hale getirmiştir.     


Farklı bilgiler olarak Kanuni devrindeki medreselerden, müderrislerden, gelir-gider defterlerinden tablolar halinde sunmaktadır. Bazı şeyhülislamların imza ve mühürlerini tek tek inceleyerek anlatmaktadır. Yine bir adet tahkikat defterini incelemektedir. Kitabın ilk kısmında ulema çok ayrıntılı bir şekilde incelendiğinden bir başlıkta da ulema ve ıslahatlar alanında gözlem yapılmıştır. Ulemanın ıslahatlara etkisi ve vakıflardan bahsedilmiştir.

Eserimizin ikinci kısmında ise Osmanlı medreselerinde günlük hayat ve müderrislerden bahsetmektedir. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde geçen Kahire ve Ezher medreselerinden de bahseden yazar gerçekten ilginç bir konuya değinmiştir. Yine bu kısımda İstanbul’da ki kültür muhitlerine ve medreselerine değinmiştir. Enderunlu insanların gözlemlerine de yer verilmiştir eserde. Son olarak ta günümüzdeki ilmiye çalışmalarını eleştirisel yönden gözlemleyen hoca kitabı sonlandırmıştır.

Sonuç olarak İpşirli hocanın bu kitabı Osmanlı ilmiyesini anlamak, bir şeyhülislamın medreseden itibaren göreve gelinceye kadarki geçtiği aşamaları, Osmanlı padişahlarının ilme verdiği önemi ve ilim alnında yaptıkları çalışmalarını anlamakla beraber ara ara mizahi yönden anlatılan hikâyelerle inanılmaz keyifli kılan güçlü kalemiyle yazılan muhteşem bir eserdir.

Bu alanda çalışma yapmak isteyenler için bir başucu eseridir diyebiliriz.

Keyifli okumalar…
 
Kitabın Adı: Osmanlı İlmiyesi  
Kitabın Yazarı: Mehmet İpşirli                             
Yayınevi: Kronik   
Basım Yılı: 2020

 
Metehan Çolak

 

http://istanbultarih.com/haberprint/--n--mesr--nesneye-emr-i-sult-ni-olmaz---10343.html