Fatih Zeyrek Bölgesi Ziyaret Notları

Kategori: Geziler - Tarih: 7 Aralık 2016 10:04
Fatih Zeyrek Bölgesi Ziyaret Notları

Tarih ve sanatın izinde, zihnimizde ve gönlümüzde hoş hatıralar bırakmak için, İstanbul Tarih ve Kültür derneği vesilesi ile ziyaretlerimize başladık..

2016 yılının Aralık ayının 3. Günü.. Rabbimizin bizlere nasib ettiği güneşli, ışıl ışıl bir güne erkenden bismillah diyerek başladık. Ki; sur içi İstanbul’a seferimiz ola.. Hep ziyaret ettiğimiz Fatih semtine, bu defa daha güzel bir niyetle seyr-u sefer eyledik. Tarih ve sanatın izinde, zihnimizde ve gönlümüzde hoş hatıralar bırakmak için, İstanbul Tarih ve Kültür derneği vesilesi ile ziyaretlerimize başladık..

Taşı toprağı, tarih, zarafet ve maddi manevi zafer ve fetihlerle dolu olan bu şehir.. İSTANBUL… bağrında sakladığı nice hazinelerinden sunmak için , bizi bekler ..
İlk mekanımız Macar kardeşler parkı. Rehberimiz Ali İnal beyefendi, bizlerle, İstanbul’un tarihi süreci ile ilgili bilgiler paylaştı. Buradan, ilk ziyaretimiz, Fatih’in ara sokaklarında bulunan Kız Taşı.. ya da nâmı diğer Markianos sütunu..



Miladi 450 yıllarında, Bizans imparatoru Marcianus tarafından, yekpare beyaz mermerden yapılan , 10 metre kadar yükseklikte bir sütun.. bol efsaneli aynı zamanda.. Evliya Çelebi’nin bilgilerine göre Kral Pozanti’nin kızının lahdi.. Bizans’ın İstanbul’u doğal afetlerden  korumak için şehre koyduğu 27 tılsımdan biri.. Üzerindeki kitabede:”İşte bu İmparator Marcianus’un anıtıdır” yazmakta imiş.. Üzerinde Yunan mitolojisindeki tanrıça Nike yer aldığı için Kız taşı olarak isimlendirilmiş. Efsanelerden biri şöyle: Sütun, yanından geçen genç hanımlara bakire olup olmadığını fısıldıyormuş. Bir de, kadınlar hafifmeşrep ise taş eğiliyormuş. Sütunun üzerinde, zamanında bir bronz heykel bulunuyormuş lakin Latin istilası sırasında alıp götürmüşler.. Ne diyelim.. Kader..J

Bu bölgenin ismi Saraçhane..saraçhane denmesinin sebebi; at koşumları, eyer takımlarının yapılıp satıldığı dükkanlar bulunduğu için bu ismi almış.

Yine burada mekana giremediğimiz Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi bulunuyor. Medreseyi, Sultan 2. Mustafa devrinin (1695-1703) sadrazamı Köprülüzade ailesinden Amcazade Hüseyin Paşa yaptırmıştır. Medrese; dershane, mescit, kütüphane, sıbyan mektebi, 16 medrese hücresi ve sebilden oluşuyor.

Tayyare (hava) şehitleri anıtının yanına geçiyoruz. Ucu kırık bu sütun aslında birşeyler anlatmak ister bizlere.. Bu anıt ilk Türk Hava Şehitleri Anıtı’dır. 8 Şubat 1914 yılında İstanbul’dan yola çıkarak İskenderiyye’ye varmaya çalışan ve şehit olan pilotlar için dikilmiştir.Bahriye Yüzbaşısı Fethi Efendi, Topçu Mülazım-ı Ula Sadık Efendi ve Nuri Efendi şehit olmuş ve naaşları Şam’da Selahaddin Eyyubi türbesinin yanına defnedilmiş.



Fatih’e gidince dimdik su kemeri yükselir karşımızda.. Bozdoğan su kemeri  yada özel ismi ile Valens Su Kemeri.. . Roma İmparatoru Valens tarafından 4. yüzyılın sonlarında tamamlandı. Farklı dönemlerde Osmanlı Sultanları tarafından restore ettirildi. Su kemeri suyunu , kağıthane ve Marmara denizi arasında kalan tepelerin yamaçlarından alır ve toplam uzunluğu 250 km.ye kadar uzanan bu yapıların en büyüğü olup ,en son noktasında yer alır.

 Bu faideli yapıyı gördükten sonra hemen su kemerinin ayağında bulunan özel bir mekana gidiyoruz.. Gazanfer Ağa medresesi… Sultan 3. Mehmed’inkapıağasımacar asıllı Gazanfer Ağa tarafından mimar Davud Ağaya inşa ettirilmiş, vakfiyesi 1595 yılında düzenlenmiş.Şu anda, vakıflar tarafından, Aziz MahmudHüdayi vakfına devredilen Mekanın içine girdiğimizde ayrı bir huzur kaplıyor içimizi.. Zira İlim için gelenlerin, dertli olanların mekanı ...

İnşa edildiği dönemde niyet ne olmuş ise bugün o niyetler üzere devam edilen Genç zihinler, genç gönüller yetiştiren huzurun bereketin samimiyet ve muhabbetin yayıldığı ihlaslı gençlerin filizlendiğibidünya..özellikle üniversiteli gençler ile ilmi ve ahlaki sohbetlerin ve derslerin yapıldığı medresenin şu anki idarecisinden, mekan ile ilgili bilgiler aldıktan sonra ayrılıyoruz bu ilim yuvasından..



Su sarnıçlarını inceleyerek Zeyrek tarafına geçiyoruz.. burada da bir güzel ilim ve gönül insanının manevi huzurunda buluyoruz kendimizi..Zenbilli Ali Efendi… Molla Hüsrev gibi bir ilim merkezinin talebesi olmuş , 3 padişaha şeyhülislamlık yapmış, bir nadide insan-ı Kamil..( Sultan II. Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’a şeyhülislamlık yaptı)Kendisinden çekinenler için çözüm bulur,Evin penceresinden her gün bir zembil sarkıtır, sorunu olanlar, dertlerini yazarak bu zembile bırakırlardı. Akşam olunca hu zembili çeker, sorunları cevaplayarak tekrar sarkıtırdı. Bu nedenle "Zembilli" lakabı verilmiştir.

Bu huzur-u maneviden bambaşka bir mekana geçiyoruz .. Kadınlar pazarı.. Rehberimizin özellikle yanlış anlamamamızı istediği mekan , bir vakitler, kadınların tezgahları işletmelerinden dolayı, “Kadınlar Pazarı” adını almış. Şu anda Burası trafiğe kapalı, aktar, kuru bakliyat..gibi çeşitli dükkanların bulunduğu Kadınlar Pazarı, “küçük Siirt”olmuş..Bugün, esnafın büyük bir çoğunluğunu Siirtliler oluşturuyor. Burada Siirtlilerin meşhur büryan kebabını tadıyoruz.

Ve buradan ilginç mimarisiyle Molla Zeyrek Camii’ye vasıl oluyoruz. Zeyrek Camii veya eski ismiyle Pantokrator Manastırı Kilisesi.. İstanbul'un fethinden sonra ilk medrese burada açılmış. Müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi. Fatih Külliyesiyle birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapanıp bina cami oldu. Şu anda yalnızca güney kısmı cami olarak kullanılmaktadır. restorasyon çalışmaları yapıldığı için maalesef caminin iç mekanını göremeden hemen ön tarafındaki muazzam manzaralı Zeyrekkafe’ye uğruyoruz..manzaranın güzelliği bizi mest ederken hemen yan taraftaki İstanbul’un Manevi bekçilerinden Mehmed Emin tokadi Hz.lerini ziyarete geçiyoruz.



1680’li yıllarda, Sultan 4. Mehmed’in tahtta bulunduğu sıralarda istanbul’a gelir ve burada ilim öğrenir..bir vakit Ebu Eyyub Ensari Hz.lerinin ve Ravza-i Mutahhara’nın türbe hizmetinde bulunur. Vefat edeceği zaman güzel bir dua eder:”Benim vefatımdan sonra kabrime gelip bir fatiha okuyanın vücudu cehennem ateşinde yanmasın." Bu dua üzerine hocası:”Vasiyet etki vefatından sonra kabrini kolay bulunacak bir yere yapmasınlar. Virane bir yere defnetsinler. Kimse bilmesin. Ancak, nasibi olanlar gelip bulsun, dua etsinler.”

Bu duaya amin diyerek Zeyrek sokaklarında sanki zamanda yolculuk yaparcasına, başka bir dünyadaymışız gibi hayallere dalarak sakin ve telaşsız yürüdük. Tarihi evleri seyreyleyerek “eski imaret camii”ye vasıl olduk.Eski İmaret Camii veya Pantepoptes Manastırı Kilisesi.. Kilise Komnenos hanedanının kurucusu AleksiosKomnena tarafından 1081-87 yıllarında yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde medrese olarak kullanılan Zeyrek Camii'nin imarethanesi olarak kullanılmıştır. Fatih medreseleri yapılınca cami olmuştur.

Yolumuz bizi At pazarı’na çıkardı..Fatih Camii’nin hemen arkasındaki Atpazarı Meydanı, adından da anlaşılacağı gibi Osmanlı döneminde bir at pazarıydı. At pazarından geriye yalnızca bir at heykelinin kaldığı meydan daha sonra oto tamircilerine ev sahipliği yaptı. Şimdi gittiğinizdeyse bambaşka bir ortam var. 10’dan fazla kafenin olduğu sokak hareketli bir yer olmuş. Hatta dizi çekimi bile yapılıyordu J



Ve  güzel günümüzün son durağı.. Muazzam Fatih Camii.. Yapımına 1462 yılında başlanmış ve 1470 yılında tamamlanmıştır. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır (Atik Sinan- Mimar Sinan değil) Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış olan cami ve külliye. Külliye 16 adet medrese, darüşşifa (hastane), tabhane,imarethane ,kütüphane ve hamam bulunmakta. Şehrin yedi tepesinden birinde inşa edilmiştir. Cami 1766 depreminde yıkıldıktan sonra onarılarak 1771'de bugünkü halini almış..şu an bahçesinin restorasyonu da bittiği için daha da hareketli bir hal aldı..maneviyatı teneffüs ettiğimiz bu huzurlu mekanda ziyaretlerimizi noktalıyoruz. Her güzelliğin bir sonu olduğu gibi bu güzel gezimizi teşekkürü borç bildiğimiz Mihmandarımız Ahmed Melik Ünal Bey’in ve rehberimiz  Ali İnal bey’in veda cümleleriyle nihayete erdirdik. Grubumuzda bizimle neşeli ve güzel vakit geçirmemize vesile olan arkadaşlarımıza ve İstanbul tarih ve Kültür derneğine teşekkür ediyoruz…

http://istanbultarih.com/haberprint/fatih-zeyrek-bolgesi-ziyaret-notlari-93.html