Türk Tarihi Kaynaklarına Göre Oğuz Kağan’ın Doğumu Hadisesi

Kategori: Tarih - Tarih: 2 Eylül 2016 10:19
Türk Tarihi Kaynaklarına Göre Oğuz Kağan’ın Doğumu Hadisesi

Nuh Peygamber (a.s.) yeryüzünü oğulları arasında bölüştürdüğü zaman büyük oğlu Yafes’e Doğu illeri ile Türkistan’ı ve o tarafları verdi.

CAMİÜ’T- TEVARİH’TEKİ FARSÇA OĞUZ DESTANI’NIN TÜRKİYE TÜRKÇESİNE TERCÜMESİNDEN SEÇMELER
 
Oğuz Kağan’ın Doğumu
 
Nuh Peygamber (a.s.) yeryüzünü oğulları arasında bölüştürdüğü zaman büyük oğlu Yafes’e Doğu illeri ile Türkistan’ı ve o tarafları verdi. Yafes, Türklerin deyişine göre Olcay Han diye lakap alır. O göçebe olarak yaşıyordu. Yaylak ve kışlağı Türkistan’da olup yaz aylarını İpenç şehri kıyılarındaki Ortak ve Kürtak’da kışları da aynı yörelerdeki (Karakurum diye meşhur olan) Karakum’daki Borsuk adlı yerde geçiriyordu. Burada iki şehir vardı; birisi Talas, birisi Sarı Kayram ki, bu son şehrin çok büyük kırk kapısı vardır.(Bugün orada Müslüman Türkler yaşıyorlar. Kunçi’nin memleketine yakındır ve Kaydu’ya aittir.) Olcay Han’ın payitahtı bu yerde idi. Onun Dhib Yavku Han adında bir oğlu oldu. Dhib’in manası taht ve makam. Yavku ise halkın önderi demektir. O büyük ve tanınmış bir padişahtı. Dört muteber ve şöhretli oğlu vardı. Kara Han, Or Han, Kür Han ve Küz Han. Kara Han veliaht olduğundan babasının yerine geçip padişah oldu. Onun çok talihli ve padişahlığa laik bir oğlu dünyaya geldi. Üç gün üç gece anasının sütünü emmedi. Anası artık onun hayatından ümidini kesmiş, kederli ve endişeli idi. Bir gece rüyasında oğlunun bir şeyler söylediğini gördü : “Eğer sütünü emmemi istiyorsan biricik Tanrı’yı ikrar ve itiraf et; üzerine olan hakkını olduğu gibi farz bil.” Kadın üç gece bu hali rüyasında gördü. Bu kavim kafir dininde olduğu için kadın meseleyi onarla anlatamadı. Kocasından gizli olarak Tanrı’ya iman etti. Elini göğe kaldırıp dua etti ve dedi ki : “Ey Tanrım, Bari ben biçarenin sütünü bu çocukcağazın zevkine uydurup tatlı kıl.” Oğuz o anda anasının göğsüne yapışıp emmeye başladı. Bir yıl geçince babası onda olgunluk ve asalet belirtileri gördü. Onun temizlik ve güzelliğinden hayrette kaldı ve dedi ki: “Bizim kavim ve uruğumuzda bundan daha güzel bir çocuk dünyaya gelmemiştir.“ Çocuk bir yıl sonra, (aynı İsa Peygamber gibi) dili açılıp konuşmaya başladı ve; “Ben bir otağa da doğduğum için adımı Oğur koymak gerekir.“ dedi. Oğuz çocukluğunda ve büyüme çağında, eğrin oluncaya kadar daima Tanrı’yı anıp ona şükrederdi, her fırsatta ister uykuda, ister uyanık halde, yaratıcı Tanrı’yı muhakkak anardı. Ona Tanrı’nın nurlu feyzi erişti. Her türlü bilim ve hünerde, ok atmada, kargı kullanmada, kılıç çalmada ve bilgi hususunda aleme ün olacak şekilde gelişme gösterdi.


 
ŞECERE-İ TERAKİME’DEKİ OĞUZ-NAME’DEN PARÇALAR
 
Oğuz Han’ın Dünya’ya Gelişinin Zikri
 
Kara Hanın büyük hatunundan bir oğlu oldu. Güzelliği aydan, güneşten fazla, Üç gece - gündüz anasını emmedi. Her gece oğlan anasının rüyasına girip derdi; “Ey ana, Müslüman ol; eğer olmazsan, ölürsem ölürüm, senin memeni emmem” demişti. Anası oğluna kıyamadı ve Tanrı’nın birliğine iman getirdi. Ve ondan sonra oğlan, memesini emdi. Ve anası gördüğü rüyayı ve Müslüman olduğunu kimseye söylemedi ve gizli tuttu. Onun içindir ki, Türk Halkı Yasef’ten ta Alınca Han zamanına kadar Müslüman idi.

Alınca Han Padişah olduktan sonra halkın nüfusu ve malı çok oldu. Servetten sarhoş oldular ve Tanrı’yı unuttular. Ve bütün ülke kafir oldu. Ve Kara Han zamanında kafirlikte öyle muhkem idiler ki, eğer babasının Müslüman olduğunu işitse, oğlu öldürür idi ve oğlunun Müslüman olduğunu babası işitse oğlunu öldürür idi. O çağda Moğol’un adaleti öyle idi ki, ta oğlan bir yaşına gelmeyince ona ad koymazlardı. Oğlan bir yaşına gelince Kara Han ülkeye davet çıkardı ve büyük toy yaptı. Toy günü oğlanı meydanın ortasına getirip Kara Han beylerine dedi;  “Bizim bu oğlumuz bir yaşına bastı, şimdi buna ne ad koyarsınız?” diyip beyler cevap vermeden oğlan dedi;


 
Benim Adım Oğuz’dur.

Şiir:
İş Bu bir yaşında oğlan orda revan
Gelip dile dedi biliniz ayan
Adımdır Oğuz, namlı padişah
Biliniz iyice bütün hüner ehli ..!
 
Toya gelen büyük ve küçük herkes oğlanın bu sözüne şaştı ve dediler ki; “Bu oğlan kendisi adını söylüyor, bundan iyi ad olur mu?” deyip adını “Oğuz” Koydular. Sonra dediler ki: “Bir yaşında çocuğun böyle söz söylediği hiçbir zaman hiç kimsenin işittiği ve gördüğü yoktur” deyip, onu yorumlayıp: “Bu uzun ömürlü ve ulu devleti ve ucu uzayan ve yanı yayılan olacaktır.” dediler. Oğuz’un dili açılıp yürüdüğünde ALLAH, ALLAH diye hep söylerdi. Onu her kim işitse: “Çocuktur, dili dönmediğinden ne dediğini bilmiyor.” derlerdi. Onun için ki: Allah Sözü Arap dilidir, Moğolun hiçbir atası Arap dilini işitmiş değildir. Oğuzu Tanrı Teala anadan doğma veli yaratmıştı. Onun için gönlüne ve diline kendisinin adını getiriyordu. Oğuz büyüyüp yiğit olunca Kara Han küçük kardeşi Kür Han’ın kızını alı verdi. Oğuz, kimse yokken kıza dedi; “Alem, seni, bizi yaratan var, onun adı Allah’tır. Onu var bil ve bir bil. Onun buyruğundan başka işi yapma” Fakat kız onu kabul etmedi. O zaman çıktı ve kızdan ayrı yattı. Geceleri ayrı yatıp, gündüz konuşmuyordu. Bir nice vakitten sonra Kara Han’a dediler ki: “Oğuz karısını sevmiyor. Sevmediğinden, aldığı günden beri yerde yatmıyor” Ve Kara Han bu sözü işittikten sonra / yine bir küçük kardeşi Kır Han’ın kızını alı verdi. Ona da: “İman arz et” dedi. O kız da kabul etmedi, onunla da bir yerde yatmadı. Bu hadiselerden bir nice yıl geçtikten sonra Oğuz Han ava çıkıp dönüp geliyordu. Gördü ki, suyun yakasında bir nice kadınlar çamaşır yıkıyorlar. Babasının küçük kardeşi Or Han’ın kızı bunlar içine oturmuş. Kıza adam gönderip konuşmağa, sırrım aşikar olur diye, korktu. Sonra kızı köşeye çağırıp ant verip dedi ki: “Babam bana iki kız alı verdi, onları sevmediğimin sebebi bu ki, ben Müslüman, onlar kafir. Ne kadar Müslüman olun dediysem kabul kılmadılar. Eğer sen Müslüman olsaydın seni alırdım” Ondan sonra Oğuz Han babasına söyledi. Babası Or Han’ın kızını büyük düğün yapıp Oğuz’a alı verdi. O kız Müslüman oldu, Oğuz onu çok severdi.

 
KAYNAKLAR
 
Prof. Dr. Saim Sakaoğlu – Prof. Dr. Ali Duymaz, “İslamiyet Öncesi Türk Destanları”, İstanbul 2003, Ötüken Yayınları
Zeki Velidi Togan, “Oğuz Destanı/ Reşideddin Oğuznamesi, Tercüme ve Tahlili”, İstanbul 1972, s.17 – 18
Ebulgazi Bahadır Han, “Türklerin Soykütüğü/ Şecere-i Terakime”, Hzl. Muharrem Ergin, İstanbul 1974, s. 24- 45

http://istanbultarih.com/haberprint/turk-tarihi-kaynaklarina-gore-oguz-kagan-in-dogumu-hadisesi-18.html