Cesaretin Ve Tevazunun Sultanı Yavuz Sultan Selim Han

Tarih: 3 Mart 2017 08:48
Cesaretin Ve Tevazunun Sultanı Yavuz Sultan Selim Han

Yavuz lakabıyla meşhur I. Selim 10 Ekim 1470 yılında Amasya’da dünyaya gelmiştir. Babası 8. Osmanlı padişahı Sultan İkinci Bayezid-i Veli Han, annesi ise Dulkadiroğlu Beyliği’nden Gülbahar Hatun’dur.

Şehzade Selim, küçük yaşlarda iken çok iyi bir tahsil almıştır. Devrin ilmi ve fenni sahalarında uzman hocalardan dersler almıştır. Babası Sultan Bayezid’in padişah olması üzerine Trabzon’a şehzade olarak gönderilmiştir. Devlet yönetiminde tecrube kazanması için gittiği Trabzon’da, devlet işlerinin yanında ilimle meşgul olmuş ve devrin alimlerinden Mevlana Abdülhalim Efendi’den ders almıştır.  Cesareti ve cengaverliğinden dolayı Dedesi Fatih Sultan Mehmed ona “Yavuz” ismini vermiştir. Şehzade Selim, Trabzon sancakbeyliği vazifesinde iken, Osmanlı Devleti’nin doğu topraklarında Şah İsmail önderliğinde Şii-Safevi Devleti’nin zararlı faaliyetlerini yakından görme fırsatını bulmuştu. Şiilerin devlet aleyhindeki zararlı faaliyetleriyle mücadele etmek, şehzade vasfıyla pek mümkün görünmüyordu. Devrin padişahı babası Sultan II. Bayezid Han’a yaptığı telkinler pek istediği şekilde neticelenmeyince, askerin de desteği ile babasına karşı taht mücadelesi vermiş ve neticesinde 24 Nisan 1512 yılında Osmanlı Devleti’nin 9.padişahı olarak Osmanlı tahtına geçmiştir.



Yavuz Sultan Selim, padişah olduğunda ilk işi; doğuda devlet aleyhinde zararlı faaliyetler gösteren Şii-Safevi Devleti’yle mücadele olmuştur. 1514 yılında Yavuz Sultan Selim liderliğinde Osmanlı Devleti, Şah İsmail önderliğindeki Şii-Safevi Devleti’ni mağlup etmiştir. Böylelikle Doğu Anadolu’da devlet aleyhinde zararlı faaliyet gösteren Şah İsmail tehlikesi bertaraf edilmiş oldu. Diğer taraftan Mısır’da hüküm süren Memlüklüler’in Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyette bulunmaları(hac yollarının güvenliğinin sağlanamaması, Osmanlı’ya karşı Avrupalı devletlerle müttefiklik kurulması, Safevi Devleti’yle Osmanlı’ya karşı birleşmek) olaylarından dolayı, Yavuz Mısır Seferine çıkmıştır. Bu sefere çıkmadan önce Yavuz Sultan Selim Han, rüyasında Peygamber Efendimiz(s.a.v)’i görmüş ve kutsal toprakların(Mekke ve Medine’nin) anahtarlarını Peygamberimiz(s.a.v), Yavuz Sultan Selim Han’a vermiştir.


 
Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi esnasında uçsuz bucaksız çölden geçerken bir ara atından inmiş ve yaya yürümeye başlamıştır. Padişaha hürmeten tüm askerler atlarından inip yaya yürümüşlerdir. Atından inip yaya yürümesinin sebebini soranlara Yavuz şu cevabı vermiştir. “– Peygamberimiz(s.a.v) önümde yaya yürüyerek bize yol gösterirken ben onun arkasında nasıl olur atımda giderim?” demiştir. Mevlana Hazretlerinin dediği gibi “Akıl ve mantık kanadını terk et ki, sırların sahibi olasın“ sözünü belki de en güzel şekilde uygulayan Yavuz Sultan Selim’dir. Neticede 1516 Mercidabık, 1517 Ridaniye Savaşları ile Osmanlı Devleti, Mısır’ı feth etmiştir. Mekke, Medine, Kudüs dahil olmak üzere Hicaz toprakları Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Yavuz’a Mekke ve Medine’nin hadimi anlamına gelen Hakimü’l Harameyn sıfatını uygun görenlere Yavuz, “- Haşa, biz oraların hakimi değil ancak hadimi(hizmetçisi) oluruz diyerek” kendisine Hadimü’l Harameyn (Mekke ve Medine’nin hizmetçisi) sıfatını uygun görmüştür. Mısır’ın fethinden sonra alimlerin kararıyla İslam Halifesi seçilmiştir.



Bu tarihten sonra İslamiyette şerefi yüksek olan bir mevkiyi Halifeliği Türkler üstlenmiştir. Yavuz Sultan Selim Han, döneminde Şam-ı Şerif’te kabri olup zamanla kaybolan Muhyiddin Arabi Hazretlerinin kabrini keşif yoluyla bularak Muhyiddin Arabi Hazretleri adına türbe ve cami yaptırmıştır. Alimlere ve ilimle meşgul olan insanlara hürmet ve saygı duyan Yavuz’un bu karakteri tipik bir Osmanlı karakteridir. Hocası İbn-i Kemal’in atından sıçrayan çamur, Yavuz’un kaftanına geldiğinde hocası telaşlanmış ve mahcup olmuştur. Fakat Yavuz Sultan Selim, hocasına “- Alimlerin atının ayağından üzerimize sıçrayan çamur bizim için şereftir. Bu kaftanımı yıkamayacak ve öldüğümde türbemde tutacağım” diyerek ilme ve alime duyulan hürmetin en güzel örneği olmuştur. Yavuz karakter itibariyle; sade giyinir, mütevazi bir şekilde yaşar, gösteriş ve şatafattan hoşlanmazdı. Vakit kaybını cinayetle eş tutan bir yapıya sahipti. Yavuz Sultan Selim 8 yıllık idaresi esnasında devletin hudutlarını Asya, Avrupa ve Afrika'da binlerce kilometrekare genişletmiştir. Vefatında devletin üç kıtada yüz ölçümü toplamda; Avrupa'da 1.702.000 km2, Asya'da 1.905.000 km2 Afrika'da 2.950.000 km2 olmak üzere toplam 6.577.000 km2'ye ulaşmıştı.
 
 Yavuz Sultan Selim, Batıya sefer hazırlıkları yaptığı sıralarda sırtında çıkan ve ismine “Şirpençe” denilen bir çıban sonucu 22 Eylül 1520 tarihinde 50 yaşında iken vefat etmiştir. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından ismine yaptırılan Yavuz Sultan Selim Cami yanındaki türbesine defnedilmiştir.

http://istanbultarih.com/makaleprint/cesaretin-ve-tevazunun-sultani-yavuz-sultan-selim-han.html