Şehr-i İstanbul’un Koruları
Koru; dar anlamıyla bakımlı ve koruma altındaki orman anlamına gelmektedir. Av ve ağaç kesmenin yasak olduğu, barındırdığı ağaç ve bitkilerin özel olarak bakımlarının yapılarak koruma altında olduğu bölgelerdir. Korumak kelimesinden türeyen koru sözcüğü, günümüzde şehrin gürültü ve karmaşasından kaçanların nefeslendiği ve dinlendiği mekanlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
İstanbul’da, şehir sınırları içerisinde yer alan birçok koru bulunmaktadır. Çoğunlukla boğaz hattı etrafına dağılmış olan bu korular tepe yamaçlarına ve deniz kıyılarına yakın bölgelerde yer almaktadırlar. İstanbul’da günümüzde irili ufaklı yaklaşık 50 tane koru bulunmaktadır. Geçmişte de günümüzde de bu koruların kimisi şahsi, kimisi de kamuya aittir. Günümüzde meşhur olan korulardan birçoğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından korunmakta ve vatandaşın hizmetine sunulmaktadır. Ayazağa, Emirgan, Yıldız, Cemil Molla, Cemile Sultan, Küçük Çamlıca, Mihrabat, Çubuklu, Beykoz, Otağtepe ve Fethi Paşa Koruları İstanbul’un en fazla bilinen ve rağbet gören korularıdır. Şehr-i İstanbul’un oksijen depoları olan bu mekanlar, aynı zamanda çiçekleriyle ve yeşillikleriyle bahar aylarında renk cümbüşüne katkı sunmaktadırlar.
Fethi Paşa Koru’sunun Sahibi?
Üsküdar’da her mevsim İstanbulluların teveccühüne mazhar olan Fethi Paşa Korusunun sahibi Fethi Ahmed Paşa, 1801-1858 yılları arasında yaşamış Osmanlı Devleti’nin önemli bir asker, diplomat ve devlet adamıdır. Saray görevlilerinden Rodoslu Hafız Ahmed Ağa’nın oğlu olan Fethi Ahmed Paşa, Rodosizade olarak tanınmış, Sultan İkinci Mahmud’un kızı Atiye Sultan ile evlenmesinden ötürü de kaynaklarda Damad olarak bahsedilmektedir. Renkli bir kişiliğe sahip olan Fethi Ahmed Paşa, Osmanlı Tarihinde birçok ilk’e imza atmıştır. Viyana ve Paris Büyükelçiliği, Ticaret Nazırlığı, Tophane Müşirliği gibi görevlerde bulunmuştur. Sanata ve estetiğe karşı meraklı olan Fethi Paşa, Kuzguncuk’taki yalısını o kadar güzel döşemiştir ki dillere destan olmuştur. Yalıyı çok beğenen Sultan Abdülmecid Han, Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırırken sarayın tefrişi görevini ona vermiştir. Osmanlı’nın ilk Viyana Büyükelçisi olan Paşa, 1838’da İngiltere Kraliçesi Victoria’nın taç giyme merasimine giden ve Papa’yla görüşen Osmanlı’da ilk devlet adamıdır. 8 Ocak 1840’ta Ticaret Nazırı, 1842’de Meclis-i Valâ üyeliği, 8 Kasım 1843’te Meclis-i Vâlâ reisliği, 20 Mart 1845’te Mühimmat-ı Harbiyye Nazırı, 26 Şubat 1853’te ikinci defa Ticaret Nazırı ve ardından Tophane müşirliği görevlerine getirildi ve ölünceye kadar da bu görevini sürdürdü. Haziran 1850’de Sultan Abdülmecid’in Girit’i kapsayan Akdeniz seyahatine katıldı ve Ocak 1853’te kendisine birinci dereceden Mecîdî nişanı verildi. Batı kültürüne sahip, bilgili, iyi bir asker, diplomat ve dirayetli bir devlet adamı olan Paşa, aynı zamanda iyi bir hatipti ve Sultan Abdülmecid Han’ın sevgisini kazanmıştı. Fransızca bilmesi ve Batı’yı iyi tanıması, onun önemli görevlerde bulunmasına neden oldu, hatta Paşa’nın sarayda saltanat müsteşarı gibi hareket etmesinin yolunu açtı.
Ahmed Fethi Paşa, Tophane Müşiri görevinde iken Aya İrini’yi eski silahların kaldırıldığı bir ambar olmaktan çıkarıp, çeşitli illerden toplattığı arkeolojik eserlerle donatarak müzeye dönüştürmüştür. Bu müze, günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzeleri ile Harbiye Askeri Müzesi'nin temellerini oluşturmuştur. 1847’de Sultanahmed Meydanı’nda ilk arkeolojik kazıların başlamasına öncülük yapmıştır. Beykoz Cam ve Billur Fabrikası'nın yönetimini de üstlenerek, Çeşm-i bülbül üretiminin yaygınlaştırılmasını sağlamıştır.
Üsküdar’da bulunan korusu, Kuzguncuk’ta bulunan yalısı, Karacahmed’teki Rodoslu Ahmed Fethi Paşa Camii’si İstanbul’a kazandırdığı eserlerdir. 14 Şubat 1858 yılında vefat eden Fethi Paşa, Divanyolu’nda bulunan İkinci Mahmud Haziresine defnedilmiş ve hazireye defnedilen ikinci kişi olmuştur.
Fethi Paşa Korusu
Fethi Ahmed ya da Ahmed Fethi Paşa’ya ait olan bu koru, 1859 yılında Paşa’nın ölümünden sonra varisleri arasında paylaşılmıştır. Uzun yıllar bakımsız bir vaziyette olan koru, 1958 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından alınmıştır. Koru içerisinde yer alan ve bir dönem Cemil Meriç’in de yaşadığı iki köşk restore edilerek 2003 yılında İBB’ye bağlı Sosyal Tesis olarak faaliyete başlamıştır ve günümüzde de hizmet vermektedir. Koru, ağaç türleri bakımından çok zengindir. Koruda en çok görülen ağaç türleri; kermes meşesi, defne, akça, kesme, sakız ağacı, erguvan ve gümüş ıhlamurdur. Bunlardan bir maki türü olan en ve fazla 4-5 metreye kadar boy atan kermes meşesi, bu koruda 16-18 metreye kadar ulaşmaktadır. Korunun yukarı kısımlarında sırt ve düzlüklerde sıralar hâlinde dikilmiş kızılçamlar, fıstıkçamları, sedirler ve giriş kapısının önündeki düzlük alanda yer alan sakızağacı, büyük çap ve boylara ulaşmış anıtsal nitelikte ağaçlardır. Koruda ayrıca atkestanesi, saplımeşe, akdut, Trabzon hurması, yalancı akasya, dişbudak, herdem, yeşilkartopu, Japon kadife çamı bulunmaktadır.
Sarayburnu’ndan Ortaköy’e kadar İstanbul’un en güzel mekanlarının seyredilebileceği nadide bir konumda olan Fethi Paşa Korusu, özellikle Nisan’da Lale Mevsimi ve Mayıs’ta Erguvan Vaktinde ziyaret edilmesi gereken önemli bir mekan olarak İstanbullulara göz kırpmaktadır.
İbrahim Akkurt