Avrupa’nın Dizginlerini Elinde Tutan Adam

Tarih 3 Aralık 2022 23:06
Videoyu Aç Avrupa’nın Dizginlerini Elinde Tutan Adam
A
a

Alman asıllı Avusturyalı devlet adamı Metternich 1795’te Almanya Şansölyesi (İmparatorluk Başkanı) Von Kaunitz’e damat oldu. Çeşitli elçiliklerde görev aldıktan sonra 1806’da tayin edildiği Paris büyükelçiliğinde dünyaca tanındı. 1809’da ise Avusturya İmparatorluk Şansölyesi (Federal Başbakan) ve dışişleri bakanı oldu.

Klemens Von Metternich Avusturya İmparatorluk Şansölyesi olduktan sonra ilk olarak, Avrupa’nın düzenini bozan Fransız ihtilali’nin en büyük anarşisti saydığı Napoleon’u yıkmak için, bir takım diplomatik faaliyetler yürütmeye başladı. Fransa’nın müttefiki olarak gözükmeye çalışarak bu görüntü altında Napoleon’a karşı gizliden gizliye politikalar yürütüyordu. Metternich 1814–1815 yıllarında yapılan ve “ Napoleon’un karma karışık ettiği ” Avrupa’yı yeniden düzenleyen Viyana Kongresi’nin toplanmasına öncülük etti. Hemen hemen bütün söylediklerini kabul ettiren Metternich, yeniden kurulan Avrupa’nın rehberi olarak nitelendiriliyordu. Hatta Metternich’e  “Avrupa’nın dizginlerini elinde tutan adam”

[1] lakabı takılmıştı. Avusturya Şansölyesi (Başbakan) ve Viyana Kongresi’nin baş mimarlarından olan Klemens Von Metternich, Rus Çar’ı I. Aleksandr’a karşı da bir takım önlemler alma gereği duyuyordu. Çünkü Rus Çarı I.Aleksandr, Avrupa’ya Napoleon’un yaptığından daha “kökten bir biçimde yeni düzen verme” düşüncesindeydi. Ancak Metternich, Çar Aleksandr’ın bu özlemini önlemeyi başardı. Hatta Çar’ın Avrupa barışını bozmaya çalışan halk devrimini önlemek için iplerin sıkı tutulması gerektiğine inanmasını bile sağladı.[2] Metternich’in bu şekilde hareket etmesinin nedeni ise; başbakanı bulunduğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun “mozaik”e benzeyen yapısından kaynaklanıyordu. Çeşitli ırk, din ve mezheplere mensup toplumlardan meydana gelen bu kozmopolit yapıya, ihtilalin yayılması, devletin sonu demekti. Bu durumun farkında olan Metternich, Fransız İhtilali’nin ve yaydığı akımların en büyük düşmanı idi. Ancak yalnız değildi bu düşüncesinde. Nitekim Metternich ile aynı görüşü savunan devletler bir araya gelerek yeni ittifaklar oluşturdular. Bunların başında ise “ Kutsal İttifak ” gelmekteydi. Hukuk ve fiili yönlerden bir değeri olmaktan çok, mistik bir hava içerisinde kaleme alınmış olan “ Kutsal İttifak ” kesin önlemler getirememişti.

Metternich’in Avrupa’nın “Hasta Adam”ı Osmanlı’ya önerisi:
“Osmanlı imparatorluğu yaşamak ve yükselmek için, dâhilî idaresinin nizam ve tekâmül unsurlarını kendi öz mevcudiyetinde aramalıdır. Bundan sonradır ki ancak hariçten bulabileceği faideli şeyleri, İslâmî şekilleri muhafaza ve bunların dâhilinde kalmak şartıyla evvel ki esaslarla birleştirebilir. ”


[iii] Yalnızca Hıristiyanların birliğini simgeleyen ve Avusturya, Rusya ve Prusya arasında imzalanan bu ittifak Avrupa’ya barışı, düzeni ve huzuru getirme sözünü vermişti. Ancak Metternich, Avusturya ve Prusya’nın “Kutsal İttifak”a katılma nedenini yalnızca Rus Çar’ı I.Aleksandr’ı hoşnut kılabilmek için olduğunu söylemiştir. Çünkü o çok yaygın bir inanışın aksine Çar I. Aleksandr’ın “Kutsal İttifak”ına düşmandı ve Rus Çar’ına “Sesli boşluk” adını takmıştı. Metternich Kutsal İttifak’ı, mutlakiyeti korumak ve ihtilal düşünceleri ile mücadele için yeterli görmüyordu. Bu nedenlerle, daha gerçekçi ve uygulama olanağı fazla olan bir sistemin kurulabilmesi için çalışmaya başladı. Sonuçta Kutsal İttifak’a katılmayan İngiltere’yi de yanında alarak, 20 Kasım 1815’te, Avusturya, Rusya, Prusya ve İngiltere arasında imzalanan İkinci Paris Antlaşması ile “Dörtlü İttifak”(ya da Dörtlü İdare)’ı kurmayı başardı.[iv] Böylece bu ittifak ile dört devlet, temsil ettikleri sistemin sürekliliğini ve buna karşı olan başka düşüncelerin yayılmasına engel olmayı silah gücüyle sağlamayı kararlaştırmış bulunuyorlardı. Barış zamanında da işbirliğini sürdürmeyi esas alan bu ittifak böylece “Avrupa Uyumu” denilen yeni bir sistemi de meydana getirmiş oluyordu. Bu genel çerçevede “Dörtlü İttifak”, aslında Fransa’ya karşı kurulmuş bulunmakla beraber, Metternich’in etkisinde ve elinde, patlak veren her türlü özgürlük hareketini bastırmak için bir araç olarak kullanılmıştır. Viyana Kongresi ve “Dörtlü İttifak”, Metternich[v]’in eseridir denilebilir. Bunun için bütün siyasi hayatını bu kongrenin kurduğu statüyü inatla korumaya adamıştır. Ancak, aynı zamanda mutlakiyetlerin korunması için yapılan çalışmalara ve tarihe “Metternich Sistemi” diye geçen bu uygulamaya rağmen, Avrupa’da gelişen özgürlük akımının önü alınamadı.


 
Ekim 1822’de toplanan Verona Kongresi’nde müttefikler, bu kongrelerde, özellikle Metternich’in etkisi ve girişimleriyle aldığı kararlarla, Avrupa’da mutlakiyete ve Viyana Kongresi kararlarına göre kurulan statükoya karşı girişilen hareketleri bastırdılar.
 
Verona Kongresinde ayrıca, 1821’de Osmanlı İmparatorluğu’na başkaldıran Yunan halkının bağımsızlık savaşına ortak bir müdahalenin yapılmaması ve bu sorunu Osmanlı’ların kendilerinin çözmeleri gerektiği kararı alınmıştı. Niçin acaba Büyük Güçler, Osmanlı İmparatorluğu’nu Yunan asilerinin karşısında yalnız bırakmayı yeğlemişti?[vi] diye bir soru sormak geliyor insanın aklına.
 
Metternich, başkanlığını yaptığı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile aynı vasfı taşıyan Osmanlı’nın iç ve dış problemlerine karşı da kayıtsız kalmamıştır. Özellikle Tanzimat Fermanı hakkındaki görüşleri oldukça dikkat çekicidir. Mustafa Reşit Paşa, İstanbul’daki Avusturya elçisinden Metternich’in Tanzimat Fermanı’na ne nazarla bakacağını sormuş, Metternich de, biri muhtasar diğeri mufassal olmak üzere iki mektupla görüşlerini bildirmiştir. Prens Metternich’in her iki mektubunda da Tanzimat taraftarı olduğu görülmektedir. Ancak bu iki mektuptan ayrı olarak bir de Angelhardt’ın neşrettiği bir telgraf vardır ki bu taraftarlığa hiç uymaz. Mufassal mektubunda nasihat veren Metternich, telgrafında Tanzimat’ı tenkit etmekte ve ona adeta hücum etmektedir. Angelhardt bu telgrafın yazılışını Metternich’in Fransa’yı kıskanmasına bağlamaktadır; çünkü ıslahatta Fransa teşkilatının örnek alındığını söylemektedir. Metternich bununla da kalmamış Tanzimat ile aynı döneme denk gelen “Mısır Sorunu”na da el atmıştır. Mısır’a gönderdiği memur Proksch’e yazdığı mektupta Mehmet Ali Paşa’yı uyarı için “itaatten gayri kendisine verecek nasihat yoktur” diyerek Osmanlı Devleti’ne sadakatini göstermekten de geri durmamıştır. Metternich’e göre Fransa’nın yardımı olmasa Mehmet Ali Paşa bu harekete cesaret edemezdi. Metternich’in böyle düşünmesinde ise Napoleon’un <<Akdeniz’in, tabiat icabı olarak Fransız Gölü olması mukadderdir>> sözü etkili olmuş ve Metternich, Fransa’yı Mısır’ın etrafından uzaklaştırma gereği duymuştur.
 
Osmanlı Devleti’nde bunlar yaşanırken Avrupa’da da gittikçe gelişen özgürlük akımları sonucunda meydana gelen ihtilallerin önü alınamadı. Nitekim önce 1830, arkasından da 1848 ihtilalleri patlak verdi. Metternich sistemi, bu akımlardan doğan hareketlerin hepsini bastırmak istedi ise de, tam bir başarı sağlayamadı. Ancak bu çabaların, gelişmeleri bir süre ertelediği söylenebilir. Özellikle Almanya’da bilim ve felsefede görülen gelişme, başta Fransa olmak üzere Avrupa’da hemen her ülkede liberalizmin kökleşmesine neden oldu. Liberalizm düşüncesi ise eşitlikten daha çok özgürlüğe değer vermekteydi. Bunun anlamı ise bağımsızlık ve bu da Metternich’in imparatorluğunun sonu demekti. Liberalizm ve gelişen akımlar sonucunda, mutlakiyete karşı tepki olarak önce Fransa’da olmak üzere, birçok yerde ihtilaller baş gösterdi. Metternich’in en büyük korkusu, ihtilal düşüncelerinin Avusturya-Macaristan halkları tarafından benimsenmesi ve bunların Avusturya yönetimine karşı harekete geçmeleriydi. Metternich’in bu korkusunun yersiz olmadığını da, 1848 Fransız İhtilali’nin etkisi ile meydana gelen olaylar göstermiştir. Bir taraftan ülkede mutlakiyetin kaldırılması istenirken, diğer taraftan Alman olmayan uluslar bağımsızlıklarını elde edebilmek üzere harekete geçmişlerdir.
 
Avusturya’da olaylar, önce Metternich ve rejimine karşı başladı. Viyana’da halk 13 Mart 1848’de, anayasa ve özgürlük için ayaklandı. Metternich başbakanlıktan istifa etmek zorunda kaldı ve İngiltere’ye kaçtı. Böylece, 1815 yılından beri Avrupa’da devletlerarası siyasette önemli rol oynayan Metternich ve onun simgelediği “eski düzen” dönemi sona ermiş oldu.


[1]  Hüner Tuncer, Metternich’in Osmanlı Politikası (1815–1848), Ankara 1996, s.14

[2]  William H.McNeill, Dünya Tarihi, İstanbul 1989, s.604

[iii]  Seha L. Meray, Devletler Hukukuna Giriş, c.I, Ankara 1960, s.38

[iv]  Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul 2008, s.125

[v]  Metternich, 19.yüzyılın en önemli diplomatlarındandır. Bu nedenle iktidarda bulunduğu 1815–1848 yılları arasındaki döneme, Avrupa ve dünya siyasetine etkilerinden dolayı, “Metternich Dönemi”, izlediği siyasete de “Metternich Sistemi” adı verilmiştir. Bkz. A. Şükrü Esmer, Siyasi Tarih, İstanbul 1944, s.96–97

[vi]  Hüner Tuncer, Osmanlı Devleti Ve Büyük Güçler, İstanbul 2009, s.23


Kaynak: Erman Turgut, Avrupa’nın Dizginlerini Elinde Tutan Adam, İstanbul Tarih Dergisi 2.Sayı, s.22-24.

1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

duyurular DUYURULAR
editörün seçtikleri EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

e-gazete E-GAZETE
arşiv HABER ARŞİVİ
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat

İstanbul'dan Dünya'ya Tarih'in İzinde