İbrahim AKKURT

Lisans ve Yüksek Lisansını İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamladı. Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği bölümlerinden mezun oldu Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Tarih Bölümünde Doktora eğitimine devam etmektedir. Marmara Üniversitesi ve Medipol Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak dersler vermektedir. “Fatih Tarih Envanteri”, “Çanakkalepedia”, “Keşf-i İstanbul Gezileri”, “İstanbul'un Tarihi Mezarlıkları, Hazire, Kabir ve Türbelerinin Envanter Projesi”, “Yürü Keşfet İstanbul Projesi” lokasyon tabanlı Tarih, Kültür ve Turizm uygulaması, “Osmanlı Kültürel Mirası İzinde Medeniyetimize Yolculuk” Projesi, “İstanbul Tekkeleri Envanter Projesi”, “Zeytinburnu İlçesi’nin Tarihi Mekanlarının Tanıtım Tabelalarının Hazırlanması Projesi”, “Kültür Bakanlığı Tarihi Yarımada İmar Planı” Projelerinde “Tarihçi, Danışman ve Yazar” olarak görev almıştır. "İstanbul Tarih" ve "Tarihçe" Dergileri ile www.istanbultarih.com isimli internet sitesinin İmtiyaz Sahibi ve yazarıdır. “Fetvanın Gücü - Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi”, “İstanbul'un 100 Sultan İkinci Abdülhamid Han Eseri", “Bakıp da Göremediklerimizle İstanbul” ,"Veziriâzam Davud Paşa ve Külliyesi", "Geçmişten Günümüze Bahçelievler" isimlerinde beş kitabı bulunmaktadır. TV ve Radyo programlarının yanı sıra, tarih alanında farklı konularda yurtiçinde ve yurtdışında seminerler vermekte, Bölgesel-tematik içerikli gezilerde rehberlik yapmakta, Tarih alanında projelerde danışmanlık hizmeti vermektedir. Akkurt, 33 ülke ve 130'a yakın şehirde tarih-kültür-medeniyet anlamında gezi ve incelemelerde bulunmuştur.

Afrika’nın Endülüs’ü Fas

Afrika Kıtası’nın kuzeyinde , Afrika ile Avrupa’nın birbirine bağlandığı noktada karşımıza çıkar Fas. Atlas Okyanusu ve Akdeniz’e kıyısının oluşu şöyle dursun; güneyindeki uçsuz bucaksız sahraları ile sanki sizi sırrını keşfetmeye çağırır.

31 Aralık 2016 21:35
A
a
Afrika’nın Avrupa’ya açılan kapısı konumunda olan bu ülke, farklı farklı isimlerle anılmış âdemoğullarınca… Avrupalılar "Morocco" demişler Müslüman anlamına gelen; Arap âlemi "El-Mağrib" demiş kendilerine göre en batıda yer alan ülke olmasına istinâden, Türkler ülkedeki Fes şehrinden hareketle "Fas"…

Farklı kültürlerin buluşma noktası konumunda olan ülkede; Müslüman, Hıristiyan ve Musevî vatandaşlar iç içe yaşar.

Resmî dili Arapça olmasına karşın, ülkenin güney kısımlarında Berberîce de konuşulmaktadır. Fransızca, İngilizce ve İspanyolca ise konuşulan diğer diller arasında yer alır. Yönetim şekli olarak krallık rejiminin benimsendiği Fas’ta; kralın yanında bir halk meclisi de bulunur. Bu noktada İngiliz modelinin örnek alındığı ülke yönetimi; Meşrûtî bir özelliğe sahiptir.


 
Tarihçesine Dair
 
Tarih boyunca ülkede Fenikeliler ve Berberîlerin  ataları olan Gaettular, Romalılar hüküm sürmüşlerdir. İslamiyetin ülke topraklarında yayılmasından sonra ise; İdrisîler, Murabıtlar, Muvahhidler, Merinîler, Vattasîler ve halen yönetimi elinde bulunduran Filalîler yönetimde söz sahibi olmuşlardır.
           
Fas topraklarının İslamiyetle tanışması 686 tarihinde İslam orduları kumandanı Ukbe Bin Nâfî’(r.a)’nın Afrika Kıtası’na gelmesiyle olmuştur. İslam orduları Mağrib’in bir bölümünü fethetmiş, bölgede hilafete bağlı İrfikiyye eyaletini kurmuştur. Mağrib'in diğer bölümü 688'de bölgeye gelen Hassan İbni Nu'man ve 712'de bölgeye gelen Musa İbni Nusayr zamanında fethedilmiştir. Musa İbni Nusayr'ın kumandanlarından olan Tarik Bin Ziyâd; Cebelitarık Boğazı’nı geçerek bugünkü İspanya topraklarına girmiş ve Endülüs İslâm Devleti’nin temelleri bu şekilde atılmıştır. Cebelitarık (Tarik Dağı) Boğazı'na bu ismin verilmesi de Tarik Bin Ziyâd'a izâfetendir.



Osmanlı Devleti Fas’a hakim olmamış fakat Fas Sultanlığı ile daima dostâne ilişkiler kurmuştur. Öyle ki Fas sultanının belirlenmesi hususunda Osmanlı Devleti, 4 Ağustos 1578 günü Portekiz ve İspanyollardan oluşan Haçlı ordusuyla Vâdi-üs-Seyl Savaşı’nda karşı karşıya gelmiş ve Haçlı donanmasını hezimete uğratmıştır. Bu savaşta Osmanlı’nın galip gelmesinden dolayıdır ki, Afrika kıtasında halen Müslümanlar varlıklarını sürdürebilmektedir.   
 
1912 yılında büyük devletlerin sömürgecilik politikalarından nasibini alan ülke; Fransa ve İspanya’nın işgaline uğramıştır. Ancak 1956’da Fransa ve 1957’de İspanya’nın işgalinden kurtulmuştur. Fakat bu devletlerin ülkeden ayrılmaları o kadar da kolay olmamıştır. Fransa ülkeden çıkarken Batı Sahra’yı problem olarak bırakmıştır ki; Fas’ın günümüzde Afrika Birliği’ne üye olmayan tek Afrika ülkesi olmasının sebebi de budur. İspanyollar ise; işgal ettikleri toprakların büyük bir kısmından çekilmiş olmalarına rağmen, turizm açısından önemli olan Septe ve Melila halen İspanyol işgali altındadır. 
 
Biz bu çalışmada; Afrika’nın Endülüs’ü olarak isimlendirdiğimiz ülkenin, Rabat, Casablanca, Tanca, Fes ve Marakeş şehirlerinden yola çıkarak; Fas kültürü ve medeniyeti hakkında bilgi vermeye  çalışacağız.
 
Harabeler Arasından Yükselen Şehir : RABAT
 
Fas’ın idarî şehri Rabat ile başlıyoruz şehir turumuza. İsminden başlayalım önce nedir bu "Rabat" isminin altında yatan sebep. Öğreniyoruz ki ülkede Murabıtların hüküm sürdüğü yıllarda, merkez olarak Rabat şehri kullanılmaktaymış. Murabıtlardan hareketle bu ismi verilmiş şehre. Murabıtlar, Muvahhidler ve Merinîler döneminden kalma İslam eserleri ve türbelerin varlığı eldeki bilgiyi doğrular nitelikte. Rabat; eski Rabat harabeleri ve tarihî surlarla çevrili. Cadde ortalarına dikilen büyük tropikal ağaçlar; karada dahi size doğal bir yaşam alanı oluşturmak için düşünülmüş. Yemyeşil bahçeler, ağaçlar ve çiçekleri ve bir de leyleklerin bolca bulunduğu Kuş Cenneti görülmeye değer diğer yerler arasında.

Günümüz Fas’ının kurucusu sayılan Kral 5. Muhammed’in ve oğlu Kral 2. Hasan’ın kabirlerinin bulunduğu Kabristana gidiyoruz. Kabristanlığın girişinde Krala bağlı Muhafız Alayı karşılıyor bizi. Baba ve oğlunun yan yana ebedî uykularını uyuduğu mekanda; yirmi dört saat hafızlar Kur’an-ı Kerim tilâvet ediyorlar. Şehre gelen turistlerin sıkça uğradığı bir mekandır burası. 



Şehri gezerken caddelerdeki bayrakların çokluğu hemen dikkat çekiyor. Fas halkı bayraklarını çok seviyor. Kırmızı ve yeşil renkli bu bayrak; kırmızı rengini istiklallerini kazanırken akıtılan kandan , yeşil rengini ise ülkenin bir yeşillik cenneti olmasından alıyor. Kırk dört yıl Fransız sömürgesi altında yaşayan bir millet için bu bayrak çok şey ifade ediyor.
 
Şehr-i Aşk: CASABLANCA
Nüfusu yaklaşık dört milyonu bulan Casablanca Fas’ın en büyük şehridir. İspanyolca asıllı Casablanca ismi; Beyaz Ev anlamına gelmektedir. Araplar tarafından aynı manaya gelen Dâr’ül-Beyzâ adıyla anılan şehir; Fas ekonomisinin merkezidir. Ülkenin dünyaya açılan şehri konumunda olan Casablanca; uluslar arası uçuşların yapıldığı tek şehirdir.Olur da bir gün Fas’a gitmeye karar verirseniz,uçaktan indiğinizde ilk adımınızı Casablanca topraklarına atacağınızı unutmayın!

Casablanca deyince aklımıza hemen güvercinler geliyor. Şehrin en büyük meydanı Kral 5.Muhammed Meydanı ki burada durup elinize bir avuç yem aldığınızı düşünün; sonrası malum… Bir anda hiç görmediğiniz kadar güvercinin etrafınızı sardığını göreceksiniz.



Casablanca’dan söz açmışken Casablanca filminden söz etmemek olur mu? Casablanca’nın dünyaca ünlü olmasında çok önemli bir etkiye sahip olan ve yönetmenliğini Michel Curtiz’in üstlendiği film; bir Hollwood klasiğidir. 1989 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli" filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi muhafaza edilmesine karar verilen son zamanların en iyi aşk filmi Casablanca’yı izlemeden Casablanca’ya gitmeyin diyoruz!

Buraya kadar gelmişken II. Hasan Camii’ne uğramamak olmaz. Burası Mekke’deki Mescid-i Haram (Ka’be) ve Medine’deki Mescid-i Nebevi’den sonra dünyanın en büyük 3. camisi olarak bilinmektedir. Atlas Okyanusu kıyısında, II. Hasan tarafından okyanusu doldurtarak yapılan bu şaheserin yapımına 1988 yılında başlanmıştır. 5 yılda tamamlanan caminin inşasında 3.300 kişi çalışmış ve 500 milyon dolar harcanmıştır. Banisi II. Hasan’a göre dünyanın 8. harikası sayılan ve 2 hektar arazi üzerine kurulmuş bu cami; 100  bin kişilik kapasiteye sahiptir.
Fransız mimarî tarzı esas alınarak yapılan caminin içerisinde Kral II. Hasan’a ait şecere yer almaktadır. Bu şecereye göre II. Hasan’ın soyu Peygamber Efendimiz(s.a.s)’e dayanmaktadır.

Yerden yüksekliği 210 metreyi bulan II.Hasan Camii minaresi; bu özelliği ile İslam dünyasının en yüksek minaresi ünvanına sahiptir ve görkemli görüntüsü ile ziyaretçilerini büyülemektedir..
 
İbn-i Batuta’nın Memleketindeyiz: TANCA
Afrika kıtasının Avrupa’ya en yakın şehridir burası. Tanca şehri sokaklarında kendinizi Akdeniz şehirlerinden birinde geziyormuş gibi hissedersiniz. 1913 yılında İspanyol işgaline uğrayan şehirdeki İspanyol Evleri; İspanyol sömürgesinden arda kalanlardan...



İspanyolca’nın hakim olduğu şehirde Türkiye’den geldiğimizi öğrenen halk; biraz  İspanyolca biraz Arapça ve dilleri döndüğünce Türkçe sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Tanca Akdeniz Bölgemize çok benziyor dedik ya yalnız bir yönüyle mi? Türkiye’de olduğu gibi burada da "Kurtlar Vadisi" dizisi fanatikleri mevcut… Oradakiler bize Murat Alemdar, Memati Baş diye sesleniyorlar. (Polat ismini Arapçaya çevirirken kolaylık olsun diye Murat demişler J)

Onlarla Filistin üzerine konuşuyoruz. Türkiye’nin Filistin meselesindeki hassasiyetinden duydukları mutluluğu bizimle paylaşıyorlar.
 
Ve karşımızda Cebelitarık Boğazı var şimdi. Atlas Okyanusu ile Akdeniz’in birbirinden ayrıldığı meşhur yerdeyiz.İspanya sahiline yalnızca on dört kilometre uzaklıkta burası.

688 yılında Afrika’yı fetheden Ukbe Bin Nafi’yi hatırlıyoruz. Hani atını beline kadar Atlas Okyanusuna sürüp kılıcını havaya kaldırarak şunları söylemişti o meşhur İslam kumandanı “- Allah’ım! Bu uçsuz bucaksız deniz karşıma çıkmasaydı senin adını öteler ötesine duyuracaktım! "
712 yılında Musa Bin Nusayr’in komutanlarından, bu meşhur boğaza adını veren, Tarık Bin Ziyad; Cebelitarık Boğazı’nı geçerek İspanya’ya girer ve fetihlere başlar. Endülüs Emevi Devleti’nin temelleri böylece atılmış olur. Rivayete göre Tarık Bin Ziyad, İspanya’ya gemilerle gider ve askerin geri dönmeyi aklından çıkarması için gemileri yaktırır ve askerin zihninde geri dönüşü imkansız kılar. Türkçemizdeki "gemileri yakmak" tabiri de buradan gelmektedir. 



Tanca’dan ayrılmadan Malabata Feneri’nin bulunduğu yeri geziyoruz. Burada Atlas Okyanusu ve Akdeniz’den gelen sular bir araya geliyor, fakat birbirine karışmıyor. Kur’an-ı Kerim’de Rahman Suresi’nde : " Acı ve tatlı iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?" /Rahman 19-20-21

Ayetleri ile bahsedilen bu yeri müşahede ediyor ve İlahî güç karşısında sukût ediyoruz. Bu olaya dünyaca ünlü denizci Kaptan Kusto da şahit olmuş ve bu hadisenin asırlar önce Kur’an-ı Kerim de yer almasının kendisini şaşırttığını söylemiştir.
 
Ayrıca burada yer alan ve mitolojik kahraman Herkül’ün yaşadığına inanılan Herkül Mağarası’nın denize açılan kısmı; Afrika haritasına benzemesinden dolayı dikkati çeken ve en çok ziyaret edilen diğer yerler arasında.

Dünya Mirası Listesinde Bir Şehir: FES
 
Fas’ın en önemli şehri ve ilk başkentidir. Fes şehri UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınmıştır. Şehir bir turizm cennetidir. Fas’ın çoğu şehrinde olduğu gibi burası da Medine-i Kadim(Eski Şehir) ve Medine-i Atik(Yeni Şehir) olarak iki kısımdan oluşmaktadır.

Şehri; Endülüs’ten gelen Müslümanlar kurmuştur. Peygamber Efendimiz(s.a.s)’in soyundan gelen Mevlana İdris (İdrisîler’in kurucusu) ellerini semaya kaldırarak “-Ya Rabbi, senin adının zikredilmesi için bu şehri kuruyorum” demiştir.



Dünyanın ilk üniversitesi olan Karavin Üniversitesi burada yer alır. 857 yılında yapılan Karavin Cami kompleksi içinde yer alan odalarda ilk defa üniversite düzeyinde eğitim verilmiştir.

Yine burada 1350 yılında İlahiyat Fakültesi olarak kurulmuş ve bünyesinde hem bir camii, hem de bir kilise barındıran Bouinania Medresesi Merinîler’den günümüze kalan ender eden yapılardan biri olarak görülmeye değer.

Fes şehrine bir de Fes Kalesi’nden bakalım deyip çıkıyoruz. Dört tarafı gözetleme kuleleriyle çevrili olan bu kale, şehrin savunması için çok stratejik bir alanda yer alıyor. Savaş zamanlarında kalenin altındaki zindanlardan geçilerek, şehrin giriş kısmına gidildiğini rehberimizden öğreniyoruz. Burada bir de Fes Kalesi Müzesi yer alıyor. Turizm açısından oldukça önemli bu müzede Portekiz, İspanya, Fransa, Osmanlı ülke askerlerinin kullandığı savaş malzemelerini ve Fas’a hediye olarak gönderilen eserleri görmek mümkün.



Şimdi sırada Tarihi Fes Çarşısı var. Buraya Sur kapısından giriyoruz. Sokaklar öylesine dar ki ancak iki kişinin yan yana geçeceği genişliğe sahip. Hal böyle olunca; araba girişinin yasak olduğu sokaklarda taşımacılık at, eşek ve katırla sağlanıyor. Tarihi Fes Çarşısı bu haliyle 1900’lü yılların İstanbul’unu hatta Mahmutpaşa’yı hatırlatıyor bize. Çarşıda giyim dükkanlarına uğruyoruz. Fas’ın geleneksel giysisi cellâbiyeler ve fesler gözümüze hemen ilişiyor.Biz sanıyorduk ki II. Mahmud zamanında giyilmesi zorunlu hale gelen kırmızı renkteki fesler Faslılara özgü.Öğreniyoruz ki Faslılar fesi Mısırlılardan almış. Biz Türklerin Ramazan ayında vazgeçilmez tatlısı olan "güllaç"’ın yerini Fas’ta "Şebbakiye" alıyor.Bizler de biraz tadıp şehirden ayrılıyoruz.
 
Kızıl Kent: MARAKEŞ
 
Binalarının renginin kırmızı oluşundan dolayı Batılıların “Kızıl Kent” diye nitelendirdiği Marakeş şehrindeyiz şimdi. Nüfusu 1.5 milyonu bulan bu şehir Fas’ın en önemli turizm kentlerinden. Şehir ağaçlarla kaplı adeta. 4000’den fazla zeytin ağacı, Fas’ın hurma ihtiyacının üçte birini karşılayan 8000 kadar hurma ağaçları ve daha nicesi…


 
Marakeş’te en çok ziyaret edilen yerlerin başında golf sahaları gelir. Ayrıca şehirde "Merano Bahçesi" adı verilen, eskiden Fas Sultanlarının yaşadığı bir bölge vardır. Eskiden,burada yer alan havuzda askerlere yüzme talimi yaptırıldığını öğreniyoruz. Suyu Atlas Dağları’ndan gelen bu havuz artık balıklarla dolu.
 
Marakeş meydanına doğru uzuyor serüvenimiz.
Câmi’ül-Fenâ (Sonsuzluk Meydanı) deniyor buraya. Akrobatların,falcıların, büyücülerin ve satıcıların yer aldığı bu meydanı mutlaka gezmelisiniz. Atlas Dağları’ndan yakalanıp getirilen yılanların dans edişlerini izliyoruz bir süre. Sonra tanıdık sahneler görüyoruz Marakeş sokaklarında.Kınalar…. Fas’a has kınacıların şırınga ile yaptığı ve “Hana” diye adlandırılan  kınalara hayran oluyoruz. Farklı motif ve şekillerle beş dakikada yapılan bu kınalar, insan teninde 3 hafta kalıyor. Şehre gelen turistleri en çok ilgisini çeken de bu kınalar elbette.
 
Veda Ederken…
 
Afrika’nın Endülüs’ü olarak nitelendirdiğimiz Fas; "gezilip görülecek yerler" başlıklı listenizin başında olmalı bize göre. Tüm izlenimlerimizin sayfalara sığmasının mümkün olmadığı bu yolculuğun; en azından heyecanını sizlere hissettirebildiysek ne mutlu!

Fas’ın her karesinde kendinizden bir şeyler bulacaksınız… Az buçuk Türkçesi ile "kardeş kardeş" diye arkanızdan seslenen Faslı çocuklar sizin ülkenizdekilerden farklı değil…

Sohbetleriniz Osmanlı’dan, Abdülhamid sevgisinden açılınca onlarla birbirinize nasıl da benzediğinizi görecek ve bir an ülkenizden kilometrelerce uzakta olduğunuzu unutacaksınız.

Daracık sokakları ile kendinizi çizgi film kahramanı gibi hissedeceğiniz bu ülkede yıllar geçmesine rağmen; kültürün nasıl da muhafaza edildiğine şahit olacaksınız.
 
Şeker ve tuzun özenle karıştırıldığı enfes yemeklerden oluşan Fas Mutfağı’na da sakın uğramadan gelmeyin!
 
Şimdiden iyi yolculuklar!
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

duyurular DUYURULAR
editörün seçtikleri EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

arşiv HABER ARŞİVİ
linkler LİNKLER
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat

İstanbul'dan Dünya'ya Tarih'in İzinde