Gülbenkyan ailesinin dünyaca meşhur olması, aynı aileden Kalust Gülbenkyan, diğer bir tabirle “Bay Yüzde Beş” sayesindedir. Bugün dünyanın büyük vakıflarından birisi Lizbon’daki Gülbenkyan Vakfı’dır.
Londra başta olmak üzere çeşitli şubeleri vardır. Pek çok faaliyette bulunmaktadır. Vakfın kurucusu Kalust, sahibi ise Gülbenkyan ailesidir. Öyle anlaşılıyor ki; Kalust’un çalışmaları ve elde ettikleri, Gülbenkyan ailesini hatırı sayılır bir mevkie taşımıştır. Şu halde Gülbenkyan ailesini incelemeye Kalust ile başlamak yerinde olacaktır.
Zihnimizdeki bilgileri gözden geçirelim; Meşhur Ermeni petrolcü ve milyarder olanKalust Gülbenkyan, 1869’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Ailesi aslen Kayseri-Talas Ermenilerindendir. Bazı araştırmacılar soyunu her ne kadar miladi dördüncü asra kadar indirseler de bu, tevatürden ibarettir. Arşiv belgelerinde doğduğu tarih ve yer “14 Mart 1869, Üsküdar Acıbadem Caddesi 379 numaralı hane” olarak kayıtlıdır. Bir miktar Üsküdar’daki bu adreste yaşayan aile 1873 yılında Kadıköy’e taşınmıştır. Henüz dört yaşında olan küçük Kalust’un ilk eğitimine Kadıköy’de başladığı tahmin edilmektedir. Lise eğitimi için Marsilya’ya gitmiş, üniversiteyi ise Londra’da King’sCollage’de birincilikle tamamlamıştır. Üniversiteden sonra kısa bir zaman için Bakü’de bulunmuştur. 1890 yılında gerçekleştirdiği bu Bakü seyahati onun hayatında önemli bir kırılma noktasıdır. Zira seyahat dönüşünde yazdığı makaleler ve bir kitapla Bakü’de bulunan zengin petrol yataklarından bahsetmiş ve böylelikle genç Gülbenkyan petrolcülerin dikkatlerini üzerine çekmeyi başarmıştır.
1902 yılında İngiliz vatandaşlığına geçtikten sonra Gülbenkyan, petrol şirketleri ile çalışmaya başlamıştır. İlk olarak Shell Transport andTradingCompany’a katılmıştır. Shell’deki çalışmasına – kuruluşunda kendisinin de yer alacağı – Türk Petrol Şirketi’nin1912 yılında ortaya çıkmasına kadar devam etmiştir. Gülbenkyan işte bu Türk Petrol Şirketi’nden elde ettiği %5’lik hisse ile “Bay Yüzde Beş” lakabıyla tanınmış ve bu şekilde hatırlanır olmuştu.
Türk Petrol Şirketi’nin kuruluşundan itibaren Gülbenyan’ın hayatını aydınlatabilecek pek çok belge ve bilgiye sahibiz. Onun özellikle Ortadoğu’nun şekillendiği zaman diliminde faal bir rol oynaması kendisine olan ilgiyi de bir hayli arttırmışa benziyor. Nasıl arttırmasın! İşin içinde hem siyaset, hem politika, hem de petrol vardır. Fakat mevzumuz Kalust Gülbenkyan’ın petrolle olan rabıtasını anlatmak veya kurucularından olduğu Türk Petrol Şirketi’nin faaliyetlerinden bahsetmek olmadığından, buraya bir nokta koyalım.
Gülbenkyan ailesinin– elimizdeki bilgilerden hareketle – itibarlı bir tüccar olduklarını söylemeliyiz. Kalust Gülbenkyan’ın babası Sergiz Efendi (1839 Talas – 1893 İstanbul) banker ve sarraf ve gaz ticaretiyle meşguldü. Annesi Diruhi (1846 Talas – 1908 İstanbul) hakkında hiçbir bilgi yoktur. Amcası Serope (1833 Talas – 1886 İstanbul) de banker ve tüccardır. Aynı zamanda İstanbul Ticaret Odası’nın kurucularından ve açılışında hazır bulunanlardandır. KardeşlerininBedros-Karnik, Vahan ve Haiganush, amca oğullarının ise Ohannes, Badrik ve Garabet olduğunu bilmekteyiz. Osmanlı arşivlerindeki bazı belgeler büyük babasının Güllabi ismini taşıdığını ortaya koysalar da şahsiyeti ve mesleği hakkında hiçbir bilgi vermezler. 1892 yılında evlendiği Nevarte,Esseyan ailesindendir. 1890 Yılında oğlu Nubar Kadıköy’de doğmuştur. Kızı Rita ise 1900 yılında Londra doğumludur.
1- BOA, DH.TMIK.M.. 265/56
2- BOA, DH.TMIK.M… 265/56, lef 5, 23 Rebiülevvel 1325, 6 Mayıs 1907.
Aileyi tanımak maksadıyla verdiğimiz bu kısa malumattan sonra Gülbenkyanların İstanbul’daki ticari faaliyetlerine geçebiliriz. Aileninİstanbul’a ne zaman geldiğini tam olarak bilemesek de izlerine Eminönü’ndeki Aşir Efendi Hanı’nda rastlamaktayız. 1890 yılında kendi adlarına inşa edecekleri Gülbenkyan Hanı’na taşınıncaya kadar Aşir Efendi Hanı’nda ticaretlerine devam etmişlerdir.
İstanbul’a yerleşen ailenin ticarette son derece faal ve kazançlarının iyi olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı belgelerinde kendilerinden “tüccaran-i muteberan” (İtibarlı tüccarlar) diye bahsedilmektedir. Kendi adlarına bir han inşa etmeleri de ticaretin onlara iyi bir servet kazandırdığını göstermektedir. Gülbenkyanlar Aşir Efendi Hanı’nda “Serope ve Sergiz Gülbenkyan” isminde bir şirket işletmekteydiler. Buradan Gülbenkyan Hanı’na taşındıklarında Sergiz Gülbenkyan’ın da vefat etmesi dolayısıyla mevcut olan şirket kapanmış ve bunun yerine, ortaya iki yeni şirket çıkmıştı. Bunlar “Sergiz Gülbenkyan Mahdumları” ve “Gülbenkyan Biraderler ve Şürekâsı” isimli şirketlerdir. Burada Kalust “Sergiz Gülbenkyan Mahdumları” isimli şirketi uluslararası bir şirket haline getirmek için gayret gösterdiğini ilâve etmek gerekir. Zira şirketin tanıtım yazısında “Banker ve tüccar Anadolu ve Kafkasların bütün malları; Marsilya, Londra ve New York’ta, Kafkasya ve Anadolu şehirlerinde şubeler.” İfadeleri yer almaktadır. Kalust şirketi bu şekilde büyütmeye çalışmıştı. Ne var ki şirketten de ilk ayrılan yine kendisi olacaktı. Kalust 1902 yılında şirketten ayrılmış ve aynı yıl İngiliz vatandaşlığına geçmişti. Hikâyenin bundan sonrası hayli ilginçtir. İstanbul’da kalan şirket 1907 yılında iflas edecektir. “C. Ve G. Gulbenkian&Co.”un artık “C”si olmadığından mı iflas etmiş yahut Kalust şirketin iflas edeceğini anladığından mı şirketten ayrılmıştır? Bu suale net bir cevap vermek zor. Fakat bir tahmin ileri sürülebilir; Gülbenkyan’ın 1902 yılında İngiliz vatandaşlığına geçmesi onun İngiltere’de daha kolay iş yapmak arzusunda olduğunu gösterir. Bu yıllarda Shell ile de çalışmaya başlamıştır. Böylelikle geleceğim ticari metaının petrol olduğunu idrak etmiştir. Şu halde, İstanbul’da küçük bir şirketle çabalayıp durmak beyhudedir. Diğer taraftan “Gülbenkyan Biraderler ve Şürekâsı” isimli şirket faaliyetlerini 1920’ler kadar devam ettirebilecektir. Gülbenkyanların ilginç hikâyesinde Kalust’un maceralarla dolu hayatını bir kenara koyarsak, kuzeni Badrik Gülbenkyan’ın hakkını da teslim etmek gerekir. Badrik efendi kardeşleri ve kuzenlerinden kendisine intikal eden bütün gayr-i menkulleri ve şirketleri başarı ile idare edebilmiştir. Okuyucularımız bahsini ettiğimiz Gülbenkyan Hanı ve Gülbenkyanların yaşadığı Kadıköy Moda’da bulunan köşklerinin akıbetlerini merak ederler düşüncesiyle bunlar hakkında kısa bir malumat vererek yazımızı bitirelim.
Gülbenkyan Hanı;
Gülbenkyan Han’ı (Bugün Beşinci Vakıf Han olarak bilinmektedir) üç kat ve 585 metrekaredir. Bu han Osmanlı devleti tarafında 1916 yılında istimlak olunmuştur. KalustGülbenkyan’agöre bu istimlak;mal sahiplerinin firari olmasından kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan Gülbenkyan Hanının bodrum katı Cumhuriyet döneminde İtibar-i Milli bankası tarafından yüz elli liraya 1927, 1928 ve 1929 yılları için kiralanmak istenmiştir. İcra vekilleri heyetince de 24 Ocak 1926’da bu teklif kabul olunmuştur. Gülbenkyan ve hanımı Nevarte’nin izin almadan yabancı devlet vatandaşlığına geçtikleri anlaşılınca Türk vatandaşlığından çıkarılmalarına 25 Nisan 1935 tarihinde karar verildikten sonra, Gülbenkyan Hanı da Hazine’ye aktarılmak istenmiştir. Ancak bu mümkün olamamıştır. 1937 yılında bu hana ait tapu kaydının Hazine adına tashih edilmesi için Evkaf idaresi aleyhinde açılan davanın takibinde, Hazine adına menfaat görülmediği için kaydının silinmesi daha uygun görülmüştür. Böylelikle dava düşmüştür.
3- Mehmet S. Fidan, İstanbul Hanları, 2009, s. 80-81. İstanbul’da 1700’lü yıllarda Gülbenkyan ismi taşıyan başka şahıslara da tesadüf olunmaktadır. Buna dair örnekler için bknz; KevorkPamukciyan, Ermeni Kaynaklarından Türk Tarihine Katkılar, Cilt:3, s. Aras, İstanbul 2003, 37.
4- Edhem Eldem, IntheSearch of theGulbenkians, SSM, İstanbul 2004, s. 23-24.
5- LoransİzabelBaruh, InvestmentsandElitesfrom Taksim Squareto Sirkeci Station, 2009, s. 279.
8 Haziran 1953’te bu hanı Gülbenkyan, SurpPırgıç Hastanesine miras bırakmıştır. Ancak 1984’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tek taraflı olarak dava açmıştır. Bu dava neticesinde 7. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından hanın Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olduğuna hükmedilmiştir. SurpPırgıç Hastanesi Vakfı’nın 1989’da açtığı karşı davada ise Yargıtay Hukuk Dairesi 28 Ocak 1994’te verdiği kararla Gülbenkyan Hanı’na nihai olarak el konulmuştur. Ancak Vakıf işin peşini bırakmamış, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürmüştü. Burada görülen dava da yine reddedildi. Han ise yıllarca bakımsız bir halde kalmıştı. Nihayet 27 Şubat 2008’de yürürlüğe giren ve azınlık vakıflarının zaman içerisinde el konulan gayrimenkullerinin iadesine imkân tanıyan 5737 sayılı yeni Vakıflar kanunu ile Gülbenkyan Hanı’nın da kaderi değişti. Böylece han yeniden SurpPırgıç Hastanesi Vakfı’na devredilmiş oldu.
Moda’daki Köşk
Gülbenkyanların kayıtlardaki adresleri Üsküdar’da Acıbadem Caddesindedir. Ancak aile 1873 yılında Kadıköy Moda’da bulunan Lorando Sokağı’ndaki (Bugün Şair Nef’i sokak olarak geçmektedir) bir numaralı haneye taşınmışlardır. Burada kayıtlı olan hane belgelerde köşk şeklinde geçmektedir. Bu köşk Cumhuriyet devrinde hazineye devredilmiştir. Cumhuriyet Arşivi’ndeki bir belgeye göre köşk Sakızağacı’nda bulunmaktaydı. Bahçesi de olan bu köşkün maliklerinin bir kısmı mübadeleye tabi olması gerekçe gösterilerek hazineye aktarılmıştır.
6- Murat Bardakçı, Haber Türk Tarih, 24 Nisan 2011, s. 10-12; Murat Bardakçı, İttihatçı’nın Sandığı, 2014, s. 191.
7- BCA, 030,18,07-01,017,86,9.
8- BCA, 080,13,01-02,53,30,17, 25 Nisan 1935.
9- BCA, 030, 11, 1-116,33,2, 25 Eylül 1937.
10- Sabah, 19.02.2011.
11- BCA, 272,12-62,180,12, 05,03,1929.