Yakın tarihimiz açısından, bir dünya savaşında müttefikliğe varan süreçte Osmanlı-Alman ilişkileri açısından son derece önemli bir dönemin simgesidir aynı zamanda. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Osmanlı topraklarına gerçekleştirdiği ziyaretlerin ikincisinde Sultan II. Abdülhamid ile mülakatının bir hatırası olarak Alman hükümeti tarafından çok değerli malzemeler ile zengin bir biçimde yaptırılmış, ayrıca II. Wilhelm’in Osmanlı-Alman dostluğunun bir hatırası olarak İstanbul halkına sunulmuştur. Bu anlamda, bir ziyaret hatırası ya da Dersaadet halkına bir hediye olarak dile getirilse de aslında çeşme büyük bir siyasi anlam taşımaktaydı. II. Wilhelm’in çeşmenin İstanbul’un merkezi sayılan Sultanahmet meydanına yapılması yönündeki ısrarı da bunun bir göstergesiydi. Çeşme Alman İmparatoru’nun ziyaretini ebedileştirmek amacını taşıyordu ve bugün de bulunduğu konum itibariyle bu amaca ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Osmanlı-Alman Yakınlaşması
1871 yılında Alman prensliklerinin birleşerek Alman İmparatorluğu’nun ilan edilmesiyle Avrupa’da giderek güçlenen bir Almanya ortaya çıkmıştı. Alman Birliği’ni sağlayan Alman devlet adamı Bismarck’ın kıta içinde güçlü bir devlet olma amacı ve dışarıya karşı takip ettiği tedbirli politikasına karşın 1888 yılında tahta geçen İmparator II. Wilhelm dünyaya açılma taraftarıydı. Ancak bu dönemde dünyanın kaynakları çoktan taksim edilmiş, henüz taksim edilmeyen tek coğrafya olan Osmanlı coğrafyası da kıyısından köşesinden paylaşılmaya başlanmıştı. II. Wilhelm Ortadoğu’ya uzanmayı hedefliyor, bu hedefin güzergâhı üzerinde ise İstanbul ve Anadolu coğrafyası bulunuyordu. Diğer yandan Osmanlı’nın 1877–78 Rus Savaşı’nı kaybetmesi sonrasında Almanya’nın öncülüğünde toplanan Berlin Kongresi Osmanlı’nın varlığını sürdürebilmesi açısından önemli bir adım olmuştu. Bundan sonra artık İngiltere ile Fransa’ya güvenini yitiren II. Abdülhamid’in Almanya’yı dikkate almaması mümkün değildi. Nitekim Sultanın büyük devletlere karşı takip ettiği denge politikasında Almanya stratejik bir ortak olarak Osmanlı’nın elini güçlendirecekti.
Bütün bu gelişmeler II. Wilhelm ve II. Abdülhamid’in sıkı bir ilişki içerisine girmesine sebep oldu. 20. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Alman ilişkilerindeki dönüm noktaları öncelikle Osmanlı ordusunun eğitilmesi amacıyla bir Alman subay heyetinin gönderilmesi ve bununla bağlantılı olarak Alman silah sanayinin Osmanlı ile giriştiği silah ticaretiydi. Bununla birlikte Alman Bankası aracılığı ile Almanya’nın kendi toprakları dışındaki en önemli yatırımı olan Bağdat Demiryolu, tüm istasyonları ile Osmanlı topraklarında ilerleyecek ve Alman İmparatorluğu’nun bir dünya gücü olması yolunda önemli bir rol oynayacaktı. Askeri, siyasal ve sosyal alanda giderek yakınlaşan bu ilişkiler Osmanlı ve Alman imparatorluklarının I. Dünya Savaşı’na müttefik olarak girmelerine ve mağlup olarak yıkılmalarına dek sürmüştü.
II.Wilhelm’in Ziyaretleri – Hediyeleşmeler – Çeşme Teklifi
II.Wilhelm tahta geçtikten sonra şansölyesi Bismarck’ın da tavsiyeleri ile komşularını ve ticari ilişkilerde bulunduğu diğer ülkeleri yakından tanımak üzere ziyaretlerde bulunmuştu. 1889 yılında diğer ülkelere yaptığı gezilerin ardından da İstanbul’a geldi. II. Abdülhamid ile tanıştı. Osmanlı topraklarına ikinci ziyaretini ise 1898 yılında yaptı ve bu seyahatini Şam’a kadar uzattı. II. Abdülhamid Alman İmparatorunun bu ziyaretlerine son derece ehemmiyet veriyor, en üst derecede misafirperverlik gösterilmesi için hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyor, çok kıymetli hediyeler takdim ediyordu.
II.Wilhelm ziyaretlerini tamamlayıp Almanya’ya geri döndükten sonra İstanbul halkına armağan olmak üzere İstanbul’un uygun bir yerinde bir meydan çeşmesi yaptırma arzusunu İstanbul’a iletmişti. Sultanahmet’ten önce Nişantaşı gibi başka semtlerde böyle bir çeşmenin inşa edilebileceği önerilmiş olsa da, II. Wilhelm’in ısrarı ile, çeşmenin su kaynağı daha fazla bulunan ve halkın en fazla yararlanabileceği Sultanahmet’te inşa edilmesi uygun görüldü.
İnşa Süreci
İstanbul’da çeşme için en uygun yer belirlenirken, Berlin’de çeşmenin planına dair hazırlıklar tamamlanmış, dönemin Hariciye Nazırı Ahmet Tevfik Paşa imparator tarafından saraya çağrılarak çeşmenin mimarlarının da hazır bulunduğu davette planın detayları kendisine gösterilmişti. Berlin’de planı hazırlanan çeşmenin, İstanbul’da inşaat hazırlıkları ve çevre düzenlemesi başlamış, çeşmenin açılışının Sultan II. Abdülhamid’in tahta çıkışının 1 Eylül 1900 tarihine denk gelen 25. yıldönümünde yapılması kararlaştırılmasına rağmen bu tarihe yetiştirilememişti. Bunun üzerine çeşmenin açılışının II. Wilhelm’in doğum gününe denk gelen 27 Ocak 1901 tarihinde yapılmasına karar verildi. Alman İmparatoru açılış için özel bir heyet ve Alman Bahriye Mektebi’ne ait bir gemi ve tayfasının İstanbul’a gönderilmesini istedi. Çeşmenin her parçası Almanya’da hazırlanarak gemiyle İstanbul’a getirildikten sonra Sultanahmet’te hazırlanan temelinin üzerine kurulmuş, çeşmenin tefrişiyle ilgili çalışmalar açılış gününe dek sürmüştü.
Açılış programına göre Osmanlı yöneticilerinin yanı sıra Almanya Sefiri, sefaret memurları, II. Wilhelm’in gönderdiği özel heyet ve Alman gemisinin mürettebatı hazır bulunmuşlardı. Alman Sefiri ve Hariciye Nazırı birer konuşma yapmış, Hamidiye ve Alman marşları çalınmıştı. Alman Sefiri yaptığı konuşmasında imparatorun doğum gününe tesadüf eden bu günde iki dost hükümdarın yakınlıklarının bir ifadesi olan çeşmenin açılışını yaptıklarını belirtmişti. Hariciye Nazırı ise konuşmasında Prusya Krallığı ile Osmanlı ilişkilerinin 200 seneyi geride bırakmasına vurgu yapmıştı. Açılış töreninden sonra Osmanlı Sultanı tarafından Alman İmparatoruna takdim edilmek üzere bazı hediyeler gönderilmişti.
YUSUF ZİYA ALTINTAŞ
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...