Şüphesiz Osmanlı Sultanları hakkında en çok kitap ve şiir yazılanlardan birisidir Sultan II. Abdülhâmid Han Hazretleri. Böyle olmasına şaşırmamalı doğrusu. Devleti’nin en buhranlı zamanında tahta geçen hükümdar; Batılıların “Hasta Adam” diye tabir ettiği bir devleti, o zamanın şartlarında 33 yıl gibi bir müddet ayakta tutmayı başarabilmiş; ayakta tutmak bir yana tabir-i caizse kendisine “hasta adam” yaftasını yapıştıran devletleri ameliyat masasına yatırmış ve elinde neşteri, asıl o hasta bünyeleri tedavi etmeye çalışan bir doktor halini almıştır.
Yazımızın başında ifade ettiğimiz üzere O’nun hakkında birçok şiir yazılmış, yazılıyor ve yazılmaya da devam edecektir. Çünkü o bunları fazlasıyla hak eden bir hükümdardı. “II. Abdulhâmid ve Şiir” ikilemesini yaptığımızda ise akla ilk gelen şiir şüphesiz Feylesof Rıza Tevfik tarafından kaleme alınan “Sultan Abdülhâmid Han’ın Ruhaniyetinden İstimdat” adlı olanıdır. Önceleri sıkı bir Abdülhâmid muhalifi olan Rıza Tevfik; Abdülhâmid Han Hazretleri’nin ruhunu teslim edişinden sonra da olsa hatasını anlamış ve pişmanlıkla bu şiiri kaleme almıştır. Şiir halen canlılığını muhafaza etmekte ve aradan onca yıl geçmiş olmasına rağmen;
“Nerdesin şevketli Sultanım Abdülhâmid Han
Feryadım varır mı bargahına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan
Şu nankör milletin bak günahına”
mısralarındaki feryâd u figan ruhumuza işlemektedir.
Konu “II. Abdülhamid ve Şiir” ikilemi olunca burada Tevfik Fikret’in yazmış olduğu kin ve nefret dolu şiirden de bahsetmeden geçemeyeceğiz. Rıza Tevfik şiiri âh u efgân ile adeta ciğerlerindeki kanı kalemine mürekkep diye kullanarak yazıldıysa, Tevfik Fikret de adeta vücudunun en habis ve neces damlalarından okkasına mürekkep diye doldurduğu şeylerle, belki de şiir tarihinde en utanç verici mısraları diyebileceğimiz o satırları kağıda dökmüştür. Kendisi hakkındaki ifadelerimizi belki çok ağır bulabilirsiniz, ama mensubu bulunduğu devletin padişahına düzenlenen suikasti “benzeri asırlardır görülmeyen bir hayır” olarak gören, ve suikast başarısız olunca da;
“Ey şanlı avcı, damını beyhude kurmadın,
Attın… Fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın”
diye üzüntüden dizlerini döven bir şahsa karşı kullandığımız en kibar ifade olduğu şüphesizdir.
Sözü daha fazla uzatmadan biz belgemize geçelim. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Yıldız Perakende Evrakı, Tahrirat-ı Ecnebiye ve Mabeyn Mütercimliğinde, Dosya No:19’da kayıtlı olan bu belgede Fransız şair Edmond Brunel’in “Le Sultan Abdulhamid” isimli Fransızca şiiri ve onun tercümesi bulunmaktadır.
Bakınız ne buyurmuş Fransız Şair Edmond Brunel, Mütercim Mehmed İzzet Bey’in tercümesinden dinleyelim:
Cenab-ı Hakkın evlad ve Al-i Osmanı lütuf ve mürüvvetle takdis etmek üzere Devlet-i Aliyye’yi büyük bir ahali suretine koymak için her türlü baht ve tali’ini size teslim edeliden beri on dört sene geçmiştir.
Halik-ı fatır hazretleri size bahş etmiş oldukları fezâil-i âliyye herkesin gözünde bir muhabbet hasıl etmiş ve merhamet ve mürüvvet namlarıyla yad olunup hiçbir şeyin bitiremeyeceği bu menba’-ı münbiteyi kalb-i şahanenize yerleştirmiştir.
Hak Teala Hazretleri’nin arzu-yı mukaddesleri burada tevakkuf etmeyip buna bir zamime olmak üzere sıdk ve istikâmet ve adaleti de hibe buyurmuşlardır. İşte kalb-i münevverinizin şu hissiyât-ı al-i cenâbânesi “hakikat” kelimesinin tercümanıdır.
Memleketine muhabbet kendilerinin hayatında aksa-yı emelleridir. Sizden daha iyi olarak başka bir kimse bunu bize ispat edemez.
Cenâb-ı Hakk’ın size ilham buyurdukları vukuat-ı azîme ile memlû olan tarihinizi her gün okuyacağız.
Bizim her niyâzımızı işiten Teâlâ Hazretleri teb’a-i şahanelerinden her birinin dua ve niyâzını kabul buyursun.
Binaen dua-yı temadi ömr ü afiyet-i şahanelerinizi tekrar vird-i zebân ediyoruz.”
Edmond Brunel
Mütercim; Mehmed İzzet kulları.
31 Ağustos 1890
“İş bu manzume Ağustos-ı Efrenci’nin 31. Gününe tesadüf eden Pazar günü akşamı Beyoğlu’nda Tepebaşı’nda Yaz Tiyatrosu’nda kıraat olunmuştur. “
Yoruma ne hacet…
İfadedeki inceliğe bakınız: “Hz. Allah size sadece Devlet-i Aliyye’nin tahtını vermedi; bunlara ek olarak doğruluk, dürüstlük ve adaleti de karşılıksız olarak bahşetti. İşte hakikat budur.”
Bir yanda Edmond Brunel, bir yanda Tevfik Fikret.
Sizce Kim Fransız Dersiniz?