Çanakkale Zaferi 104. Yılında Daha da Anlamlı

Tarih 17 Mart 2019 02:46
Videoyu Aç Çanakkale Zaferi 104. Yılında Daha da Anlamlı
A
a

Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli cephelerinden biriydi Çanakkale. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin varoluş mücadelesi. İngiltere ve Fransa’nın başını çektiği düşman güçlerinin başlıca hedefi, Çanakkale Boğazı’nı geçip İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmaktı.

Bu hedef doğrultusunda güçlü donanma gemileriyle bir ay kadar boğazın Anadolu ve Avrupa yakalarını dövdüler. Son darbeyi 18 Mart 1915 günü vuracaklardı. Tüm güçleriyle Çanakkale Boğazı’nı zorladılar. Ancak karşılarında Seyit Onbaşı gibi aslan yürekli Osmanlı askerleri vardı. Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar vardı. Koca düşman gemileri bir bir denizin dibini boyluyor, diğerleri arkalarına bakmadan kaçmaya çalışıyorlardı. Düşman büyük kayıp vererek eli boş geri çekilmek durumunda kaldı. 18 Mart Osmanlı’nın zafer günüydü.

Çanakkale Boğazı’nı geçebilmek için Gelibolu Yarımadası’nı ele geçirmekten başka çare olmadığını anladı düşman. Böylece boğazdan gemilerini güvenli bir şekilde geçirecek, İstanbul’a ulaşacaklardı hesapta. 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası’nın birçok farklı bölgesinden çıkarma yapmaya başladılar. Kısa sürede hedefine ulaşmak istiyorlardı. Kendilerinden emindiler. Ancak pek de hesaba katmadıkları önemli bir husus vardı. İman gücüyle vatanlarını savunan, cesur ve fedakâr Osmanlı neferi geçit vermiyordu düşmana. Göğüs göğüse çarpışmalar yaşandı. Ne yapıyor ediyor ama ilerleyemiyorlardı. Siperlere girildi. Aylar geçmesine, on binlerce yüz binlerce insanımızın feda etmemize rağmen, iki yüz yıldır ezildiğimiz batı karşısında bu kez dik duruyorduk. Mehmetçik canı pahasına vatanını müdafaa ediyordu. İşte bu destansı vatan savunması neticesinde düşman anladı ki; Çanakkale geçilmezdi. Tarihi ve diniyle yok edilmek istenen bir millet, kanıyla canıyla büyük bir varoluş mücadelesi vererek Çanakkale’de düşmana “dur” diyordu.

BİR YOLCUYA
Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
 
Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda
Gördüğün bir tümsek, Anadolu'nda,
İstiklâl uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir.
 
Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğduğu sele
Mübarek kanını kattığı yerdir.
 
Düşün ki, haşr olan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.
Necmettin Halil Onan
 
Çanakkale Savaşları’nın memleketimiz için en acı tarafı verilen kaybın büyüklüğü olmuştu. Silâhaltına alınan çoğu talebe ve eğitimli on binlerce vatan evladı bu küçük yarımadadaki vatan savunmasında canlarını feda etmişlerdi. Bu sebeple sonraki yıllarda pek çok okul öğretmen ve öğrenci yokluğundan mezun veremez duruma gelmişti. Cephe gibi gerisi de seferberdi. Lise talebelerinden doksanlık dedelere ve ninelere kadar, bir millet dimdik ayağa kalkmış vatan savunması için elinden ne geliyorsa ardına koymuyordu.



Çünkü onlar için bu savaş aynı zamanda yüzyıllardır bayraktarlığını yaptıkları dinlerine karşı bir saldırı idi. Düşmana geçit vermeyen Osmanlı insanı, Balkan Savaşları’nın ezikliğini üstünden attı.  Bu zafer ile kendine güveni geldi ve Milli mücadele ruhunun temelleri Çanakkale’de atıldı.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Mehmet Akif Ersoy



Çanakkale’de kazanılan zafer, yaşanılan kahramanlıklar ve acılar Türk edebiyatı ve kültüründe halkın hislerini dile getiren pek çok esere konu oldu. Bunlar buzdağının görünen yüzüydü. Eserleşmeyen nice eserler de vardı esasında. Nice hanelere ateş düşmüştü ve bu ateşler düştüğü yerleri derinden yakıyordu. Analar nice ağıtlar yakmışlardı vatan uğrunda canlarını feda eden evlatlarının ardından.



Ve belki son söz olarak; birçoğumuz bir vesileyle Gelibolu Yarımadası’na giderek Çanakkale savaşlarının yaşandığı Gelibolu Yarımadası’nı gezip görmüş, şehitlikleri ziyaret etmiş ve dedelerimize kendilerini feda edip bu vatanı bize emanet ettikleri için dualar etmişizdir. Bu bölgeye yaptığımız ziyaretler elbette turistik birer gezi mahiyetinde olmamalıdır. Aksine bu ziyaretler ve o coğrafyada gördüklerimiz bizleri alıp bir yüzyıl öncesine götürmeli, ecdadımızın hangi şartlarda vatanı müdafaa ettiklerini tahayyül etmemizi sağlamalıdır.


YUSUF ZİYA ALTINTAŞ

1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

duyurular DUYURULAR
editörün seçtikleri EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

e-gazete E-GAZETE
arşiv HABER ARŞİVİ
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat

İstanbul'dan Dünya'ya Tarih'in İzinde