Kudüs… Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, üç semavi din için de önem arz eden şehir… Sicilya Kralı Roger’in bir elçiye söylediği şu sözler Kudüs’ün Hristiyan dünyasındaki ehemmiye-tini en güzel şekilde ifade eder: “Eğer Müslümanlara karşı bir kutsal savaş yapmaya kararlıysanız, yapılacak en iyi şey Kudüs’ü fethetmektir. Burasını onların elinden kurtarın, şan ve şeref sizin olsun…”
1095 yılında başlayan 1. Haçlı Seferi, 15 Temmuz 1099 yılında Kudüs’ün işgal edilmesiyle neti-celenmiştir. Haçlılar, bu sefer neticesinde Kudüs’ü ele geçirmiş, Kudüs’te yaşayan Müslüman halk üzerinde büyük korku ve dehşet salarak, Müslümanlara karşı büyük katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Doğulu ve Batılı kaynakların ittifakla söylediklerine göre; Kudüs’te yaşayan Müslümanların hemen hemen hepsi öldürülmüş, Müslümanlara yardım eden Yahudiler de cezalandırılmıştır. Bir kısım Müs-lüman korku içerisinde, şehrin henüz ele geçirilmemiş güney mahallelerine doğru kaçmışlardı. Şehre güney cephesinden giren Haçlı komutanı Raymond, Davud Kulesi’nde Kudüs Valisi İftiharuddevle’yi kuşattı. Kendilerine teslim olması karşılığında şehirden çıkmalarına izin vereceğini söyledi. Onlarda teslim oldular ve Raymond’da sözünü tuttu. Kudüs’ten sağ salim çıkan tek Müslüman grup bunlardı.
Haçlılar, Kudüs’e girince evlerde, camilerde, yollarda bulunan herkesi kılıçtan geçirdiler. Mer-hamet dileyenleri bile öldürdüler. Evlerine saldırıp ne buldularsa aldılar. Zengin veya fakir, girdikleri evler içerisindeki mallar ile birlikte Haçlıların oldu. Bu sayede çok sayıda Haçlı zengin oldu. Öyle za-limce hareket ettiler ki Müslümanların kendilerine vermemek için yuttukları altınları almak için öldü-rüp karınlarını deşmişlerdir. Haçlılar bununla yetinmeyerek kutsal mekânlara kaçan Müslümanları bile öldürmüşlerdi. Hz. Ömer Camii olarak bilinen Kubbetü’s-Sahra Camii’ne de girerek hem camiyi yağmalamışlar hem de insanları öldürmüşlerdi. Hz. Ömer Camii’nde o kadar insan öldürmüşlerdi ki cesetler kanlar üzerinde yüzüyor ve öldürdükleri Müslümanların kanları atlarının dizlerine kadar geliyordu. Sonra bu vahşi ve barbar insanlar buradan Hz. İsa’nın (Jesus) mezarına gelmişler o yüce peygamberin huzurunda Müslümanların kanına sürdükleri o kanlı elleriyle bir de duada bulunmuşlardır. Bu vesile ile az da olsa kan dökmeye ara vermişler ve akabinde de tekrar insanları öldürmeye ve vahşice zulüm yapmaya başlamışlardır. Hatta Haçlılar ile birlikte Kudüs’e gelen ve gördüğü olayları kaydeden Avru-palı tarihçi Raimundus atına binip yol boyunca Mescidi Aksa’ ya giderken, atının cesetler üzerine ve dizine çıkan kan göletlere bata çıka Mescid-i Aksa’ya ulaştığını yazmaktadır.
Haçlılar daha Kudüs’ü almadan önce, kendi aralarında şehirdeki evleri “kapanın elinde kalır” usulünce paylaşlardı. Müslümanların öldürülmesi ve kaçması sonucu geride kalan arazi, ev, dükkân, vs. ganimetler Haçlılar tarafından paylaşılmıştı. Kudüs’ün işgali sırasında katliam ve vahşet o kadar fazla olmuştur ki İbnü’l-Esîr’in zikrettiğine göre sadece kutsal mabedin (Mescidi Aksa) çevresinde Franklar(Haçlı Ordusu) 70 bin insanı katletmiştir. Bunlar arasında; inzivaya çekilmiş, kendi memleketi-ni terk ederek kutsal topraklarda kendini dine adayıp, dünyadan el etek çekmiş çok sayıda sofu ve derviş te bulunmaktaydı. Savaşın yaz aylarına denk gelmesi ve binlerce Müslümanın öldürülmesi sonucu her taraf ceset olunca bunları toplayıp gömmek sıkıntı oluşturmuştur. Hatta bir kısmını topla-yabilen Müslümanlar bir ev büyüklüğünde ceset yığmışlardı. Gerçekleştirdikleri bu vahşet karşısında Haçlılar bu duruma çare bulmak mecburiyetinde kalmışlardır. Hristiyan din adamları da günahlarının kefareti olarak adamlarına cesetlerin toplanmasını ve şehir dışına çıkarılmasını emrettiler . İbn Kalanisi ise; çok sayıda insan öldürüldüğünü ve Yahudilerin havralara doldurularak diri diri yakıldığını söyler. Aslında din adamları da yapılan vahşetin farkındaydılar. Lakin kaynakların hiç birinde Hıristiyan din adamlarının vahşeti engellemek için bir çabasına rastlanılmamıştır. Oysa bütün dinler savaşta bile adaletli olmayı emretmektedir.
Bu yürek dağlayıcı olaylar sebebiyle Müslümanlar Bağdat’a halifeliğin huzuruna çıkmışlar, “yürekleri yerinden söküp çıkaran ve gözlerinden yaşları getiren” vakıayı bildirmişlerdir. İbnü’l-Esîr’in anlattığına göre Cuma günü camiye giderek cemaatten nasıl yardım dilediklerini anlatır. “Gözyaşları içindeydiler. Kutsal Şehir’de zulme uğrayan Müslümanların halini, katledilen erkekleri, esir alınan kadın ve çocukları, yağmalanan evleri anlattıkça dinleyenler de ağladı. Uğradıkları muazzam zulüm yüzünden (Ramazan olmasına rağmen) oruç tutmamalarına müsamaha gösterildi.
Haçlıların yaptığı vahşetler ve uyguladıkları barbarca siyaset sonucu kendi dindaşları bile ür-permişti. Haçlıların aldıkları ilk tedbirlerden biri de o zamana kadar eski gelenek üzere ayinlerini arada yapan bütün Doğu Hıristiyan mezheplerine -Rumlar, Gürcüler, Ermeniler, Süryaniler ve Koptlar- mensup papazların kutsal kabir kilisesinden kovulmaları yönünde olmuştur. Doğu kilisesi adetlerine göre ayin yapan bütün papazlar aforoz edildi ve Hıristiyanlığın kutsal eşyaları zorla papazlardan alınmıştı. Haçlılar Kudüs’e girince Hıristiyan halk sevinç içerisinde şehre toplanmıştı. Ama bu yerli ahali yukarıdaki uygulamalardan dolayı efendilerinin değişmiş olmasından (aynı dine mensup olmalarına rağmen) pişmanlık duymaya başlamışlardı. Yani bu tahribat sadece Müslümanlar için değil doğu dünyasındaki bütün halklar için büyük yıkım olmuş ve Kudüs’teki bu zalimane şekilde yapılan kökten değişim yüzyıllarca insanların hafızalarından silinmemiştir. Başka yerlerde de insanın aklına gelmeyecek zulümler gerçekleştiren Haçlılar doğu-batı ayrımının kesin olarak doğmasını sağlamışlardır.
Kutsal Mekânların Tahrip Edilmesi
Kudüs’ün işgalinde, İnsanların zor durumda sığındıkları kutsal mekânlar da Haçlı zulmünden nasibini almıştır. Haçlılar, Mescid-i Aksa’daki değerli eşyaları tahrip ettiler ve çaldılar. Bulunla da ye-tinmeyerek kutsal mabette belirli değişikler yaparak, Mescid-i Aksa’yı krallarının sarayı haline getirdiler. Emeviler döneminde yaptırılan ve İslam dünyası için önemli olan Kubbetü’s-Sahra Camii, Müslümanlar teslim edip çıktıktan hemen sonra yağmalandı ve Kudüs işgalinin akabinde Templum adıyla kiliseye çevrildi. Camiinin içine ikonlar koydular. Kubbedeki İslam’ın temsil eden hilal yerine haç koydular. Ayrıca kutsal mekânlardaki değerli eşyalar yerinden sökülüp Avrupa’ya götürülmüş ve yüksek fiyatlara satılmıştı. Kubbetu’s-Sahra’nın kırk gümüş kandilini aldılar, her bir kandilin ağırlığı üç bin altı yüz dirhemdi. Ayrıca ağırlığı kırk Şam rıtlı gelen gümüş bir ocağı da aldılar. Yine yüz elli tane küçük kandil ile yirmi küsur altın kandile el koydular. Sayısız ganimetler ele geçirdiler. Hatta 17 Temmuz 1099 yılında Haçlı liderleri şehrin idaresinin nasıl olacağını konuşurken bile komutan Tankred’in Kubbetu’s-Sahra’dan aşırdığı sekiz muazzam gümüş kandilin de bulunduğu büyük serveti kendisi için alıkoyup koyamayacağı tartışılmıştı.
Haçlı seferleri sonucu binlerce insan ölmüş, şehirler tahrip edilmiş, kan ve gözyaşı üzerine İs-lam dünyası içerisinde bir ur gibi Latin Krallıkları kurulmuştur. Haçlıların başta Kudüs’te kan ve gözyaşı üzerine kurdukları bu devletler iki yüzyıllık bir mücadele sonucu İslam dünyasından atılmıştır. Geçmişte söylenen şu söz aslında her şeye aslında kâfidir. “Küfürle bir devlet yürür fakat zulüm ile asla yürümez.” Küfür ve zulüm üzerine kurulan Kudüs Haçlı Krallığı, Selahaddin Eyyubi gibi dirayetli bir sultan tarafından ortadan kaldırılacaktır.
Değişen Bir Şey Yok ve İnsanlık Yine Sınıfta Kaldı
Ne yazık ki bu kutsal şehir günümüzde de işgal ve zulüm altındadır. 1. Haçlı Seferi yıllarında Kudüs’ün işgaliyle Müslümanlar ile birlikte öldürülen Yahudiler bu sefer kendileri Haçlıların konu-munda, Müslümanlara Haçlının yaptığı vahşeti yapmaktadırlar. Yine Haçlı ruhu taşıyan batılı siyasetçi-ler bu vahşete maalesef ses çıkarmamaktadır. Bu nedenle Birinci Haçlı Seferleriyle başlayan ve günümüze kadar süren zulüm ve vahşet, günümüzde kurulan medeniyetler arasındaki farkları göstermektedir.
Hz. Ömer döneminde Kudüs’ün fethi sırasında, Müslümanlar kimsenin malına, canına, kutsi-yetine zarar vermemiş, bizzat Hz. Ömer tarafından eman verilen insanlar müreffeh ve özgür bir şekilde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Hatta şu olay İslam Medeniyetinin hoşgörüsünü anlatmak bakımından gayet önem arz etmektedir. Hz. Ömer, Hıristiyanların kutsal yerlerini gezerken Kutsal Mezar Kilisesine geldiğinde, namaz vakti girmiş olduğundan namaz kılmak ister, ona klise içinde seccade serip namaz kılması söylenince bu durum Hıristiyanlara saygısızlık olur diye reddetmiştir. Selahaddin Eyyubi de Haçlılardan Kudüs’ü geri aldığında Hz. Ömer’in yaptığı gibi diğer dinlerden olanlara da eman vermiş ve bütün insanların huzur ve barış içinde yaşamasını sağlamıştır. Osmanlı döneminde de huzurlu, barış ve adalet ile yönetilen şehir, Siyonist işgali sonrası adeta barışa, huzura, adalete özlem duyar hale gelmiştir.
Tarihten en iyi şekilde ders almak dileğiyle…
Kaynaklar
1.P. M. Holt, Haçlı Devletleri ve Komşuları, çev. Tanju Akad, İstanbul2007, s. 27.
2.Işın Demirkent, Haçlı Seferleri, İstanbul 1997, s. 55.
3.Demirkent, s. 55-56.
4.Ahmet Refik Altınay, Haçlılar, haz. Güray Kırpık, İstanbul 2000, s. 52-53; Güray Kirpik, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, İstanbul 2009, s. 94.
5.Ahmet Ağırakça, “Kudüs’ün İşgali Üzerine İslam Dünyasının O Günkü Tavrı ile İlgili Bir Değerlendirme”, Haçlı Seferleri ve XI. Yüzyıldan Günümüze Haçlı Ruhu Semineri, İstanbul 1998, s. 27.
6.Kırpık, s. 96.
7.İbnü’l-Esîr, İslam Târihi: el-Kâmil fi’t-Târih Tercümesi, X, çev. Abdülkerim Özaydın, İstanbul 1987, s. 236.
8.David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi 1096-1099, çev. L. Ece Sekar, İstanbul 2003, s. 82.
9.Amin Maalouf, Araplar’ın Gözünde Haçlı Seferleri, çev. M. A. Kılıçbay, İstanbul 1997, s. 78.
10.İbnü’l-Esîr, X, s. 236; Nicolle, s. 82.
11.Maalouf, s. 79.
12.Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, I, çev. Fikret Işıltan, Ankara 1986, s. 227.
13.Işın Demirkent, “Kudüs”, DİA, XXVI, s. 329-330.
14.Nebi Bozkurt, “Kubbetü’s-Sahra”, DİA, XXVI, s. 307.
15.İbnü’l-Esîr, X, s. 236.
16.Demirkent, s. 59.
17.Demirkent, s. 55.
Sadık TEZİN
Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Talebesi
Çok güzel bir yazı idi. Bilmediklerimizi artık biliyor olmamıza vesîle olduğunuz için Allah râzı olsun.. Bir gün Kudüs'ümüzün özgürlüğüne kavuştuğu günleri görmemizin bizlere de nasîp olması bu mübârek cumâ gecesinde duâmız olsun.. Vesselâm..