Numan küçük yaşlardan itibaren yaşadığı bölgede devrin ileri gelen alimlerinden ilim tahsilinde bulunmuştur. Gençlik yıllarında medrese eğitimi alarak, buralarda; Tefsir, Fıkıh, Hadis, Matematik, Felsefe, Arapça, Farsça ve Edebiyat gibi dersler okumuştur. İcazetini aldıktan sonra, Ankara’da Kara Medrese’de müderrislik yapmaya başlamıştır. Genç Numan Kara Medrese’de ders verdiği sıralarda, devrin meşhur alimlerinden olan Şeyh Hamidi Aksarayi(Somuncu Baba) ‘nin daveti üzerine Kayseri’ye yola çıkar. Aksarayi Hazretleri’ne bir bayram sabahı kavuşmasından dolayı hocası ona “Bayram” ismini koymuştur. O tarihten sonra Numan yerine Bayram ismini kullanır. Bu ziyareti esnasında Aksarayi Hazretleri, talebesi Bayram’a zahir ilimlerle batın ilimlerini kendisine manevi bir işaretle göstermiş ve ikisi arasında seçim yapmasını istedi. Gönlü tasavvufi bir aşkla yanıp kavrulan Bayram, hocasının yanında kalarak tasavvuf eğitimine başlar.
Genç Bayram, 1394 senesinde hocası ile birlikte Bursa’ya gider ve orada Yeşil Medrese’de müderrislik yapmıştır. 6 sene sonra hocasıyla birlikte Bursa’dan ayrılıp, once Şam-ı Şerif’e daha sonra Mekke, Medine’ye giderek Hac vazifesini yerine getirirler. Hacı Bayramı Veli, hacc dönüşünde hocası Aksarayi Hazretlerinden icazet alarak, hocasının 1412 yılında vefaatıyla birlikte Ankara’ya hizmet etmeye gider. Ankara’da dergahını kurup, insanları irşada başlar. Belli bir zaman sonra kurmuş olduğu ve kendi ismiyle anılan “Bayramilik” tarikatını kurar. Bu yıllarda Akşemseddin Hazretleri, Hacı Bayramı Veli’ye talebe olur. Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinin halkı irşad ile gönülleri fethetmesi bazı çevreleri rahatsız etmiş ve devrin padişahı Sultan İkinci Murad’a şikayet edilmiştir. O devirlerde devletin Şeyh Bedrettin isyanını yeni bastırması, ister istemez devlet otoritesinin tereddütle yaklaşmasına sebeb oldu. Fakat Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri’nin konuşmaları ve hareketleri başta padişah olmak üzere tüm herkesin gönlünü ferahlatmış, yapılan ihbarların asılsız olduğu anlaşılmış ve Hacı Bayram’a çok büyük muhabbet beslemişlerdir. Padişahın teklifi üzerine Hacı Bayram iki ay Edirne’de Eski Cami’de vaaz verir. Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerinden çok etkilenen Sultan, bu büyük alimi hürmet ve sevgi içerisinde Ankara’ya uğurlar ve Hacı Bayram’a beslediği muhabbetten dolayı talebelerini vergiden muaf tutar.
Hacı Bayram-ı Veli, bilim ile tasavvufu birleştirmeyi başaran bir alimdir. Medreselerde ders verdiği dönemlerde İslamiyet’i ilmi açıdan incelemiş, talebeler yetştirmiş ve daha sonra kendisini tamamen tasavvuf yoluna adamıştır. Hacı Bayram, halk içinden uzaklaşarak Hakk’ı aramaka yerine, Halk içinde Hakk ile birlikte olma yolunu seçmiştir. Herkesi çalışmaya teşvik etmiştir. Talebelerini toprağı işlemeye, el sanatlarına yönlendirmiştir. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden göçebe Türklerin yerleşik hayata geçmesini sağlamıştır. Göçebe Türklerle, yerleşik hayatta olanları, Ensar ve Muhacirin kardeşliği ile birbirlerine kardeş eylemiştir. Yaptığı vaazlarda devamlı birlikten bahsetmiş, Anadolu’da Türk birliğinin sağlanmasını telkin ederek, halkı Osmanlı Devleti çatısı altında birleşmeye çağırmıştır. Hacı Bayram-ı Veli’nin ortaya koyduğu, tüm köylülerin ortaklaşa hasadı toplama olayı olan imece günümüzde dahi Anadolu’da uygulanan bir sistemdir. Hacı Bayram-ı Veli, vefatına yakın Sultan İkinci Murad Han’I ziyeret için Edirne’ye gider.
Edirne Sarayı’nda Sultan, Hacı Bayram-ı Veli’yi misafir ettiği esnada kendisine; “-Hocam nicedir Konstantiniyye’yi feth etmek arzusu ile gönlüp adeta yanıp tutuşmaktadır. Peygamber Efendimiz(s.a.v) müjdelediği mübarek komutan olmak isterim. Allah’ın izni, Evliyayı Kiram’ın himmet ve berekatı ile İstanbul’u feth eden komutan olmak isterim. Bu İstanbul ümmeti Muhammed’e lazımdır. Peygamber Efendimiz(s.a.v) müjdelediği kumandan olmak ne ulvi bir mertebe. Hocam dua buyursanız,” der. Bunun üzerine Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri duaya durur ve bir sure sonra Sultan Murad’a dönerek şöyle der; ”-Sultanım, Cenab-ı Allah ömrü şerifinizi, ve devleyi aliyenizi hayırlı eylesin. Fakat İstanbul’un fethi size nasip olmayacak. İstanbul’un fethini siz göremeyeceksiniz, ben dahi göremeyeceğim ” der. Bu sözler üzerine Sultan Murad, heyecan içinde “-Peki hocam bu mubarek amel kime nasip olacak” demesi üzerine; Hacı Bayram-ı Veli:”- İstanbul’un Fethi yeni doğan şehzadeniz Mehmed (Fatih Sultan Mehmed) ile bizim Akşemseddin’e nasip olacak” demiştir.
Muhammed Üftade Hazretleri, Akbıyık Sultan, Eşrefoğlu Rumi, Akşemseddin gibi birçok alim yetiştiren Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri 1430 yılında Hakk’a yürüdü. Cenaze namazını vasiyeti üzerine Akşemseddin Hazretleri kıldırdı.
Aynı silsileyi melamiyye en güçlü şekilde tüm tasarruf haklarıyla devam etmektedir.
Nasil anlatırım bu guzel yazinin huzurunu bilemiyorum
Ankara da yaşıyorum. Büyük bir zat'ın kabrinin bulunduğu şehirde yaşamaktan onur ve manevi bir mutluluk duyuyorum