Büyük bir siyasi krize yol açan ve Avusturya ile Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne karşı mültecilerin iade edilmesi hususunda yoğun siyasi baskı yaptıkları bu olay, dünyada önde gelen gündem maddelerinden bir tanesiydi. Tüm tehditlere rağmen “Tahtımı veririm, tacımı veririm ama devletime sığınanları asla vermem” diyen Sultan Abdülmecid’in bu tavrı, Osmanlı Devleti’ne karşı tüm dünyada bir takdir vesilesi oldu.
Macarların Avusturya’ya karşı verdikleri bağımsızlık mücadelelerinde yollarının bir şekilde Osmanlı Devleti ile kesiştiği görülür. Avusturya’ya karşı mücadele etmiş önde gelen isimlerden olan, Rokozci, Tökeli ve Kossuth, giriştikleri bağımsızlık hareketlerinde başarılı olamayıp, Osmanlı Devleti’ne sığınmak zorunda kaldılar. Bunlardan Tökeli ve Rokozci ölümlerine kadar Osmanlı topraklarında yaşarken yazımıza konu olan Kossuth ise Kütahya’daki zorunlu ikametinden sonra hayatına Amerika’da devam etti.
Yukarıda isimlerini zikrettiğimiz Macar önderlerinin ve İsveç Kralı Demirbaş Şarl gibi isimlerin Osmanlı’ya sığınma sebepleri üzerinde durmak gerekir. Bu durumun temel sebebi coğrafi konumdur. Yaptıkları mücadelelerde zafere ulaşamayıp Avusturya ve Rus ordularının takibatına uğrayan bu isimlerin canlarını kurtarmak için kaçarken sığınabilecekleri başka bir devlet mevcut coğrafyada yoktur. Bu kişilerin maiyetleri ile beraber Osmanlı Devleti’ne sığınmalarında bir başka faktör de Osmanlı’ya karşı kendilerini koruyacağına dair duydukları güvendir. Nitekim Osmanlı İdaresi savaşı göze alarak kendisine sığınanları teslim etmemiştir.
Macar Mültecileri Meselesi, ülkemizde birçok çalışmaya konu oldu. Konu genelde “Osmanlı Misafirperverliği” çerçevesinde değerlendirildi ve mültecileri savaş pahasına koruyan Osmanlı ve durumlarından memnun mülteciler perspektifinden olaya yaklaşıldı. Ancak, İngiliz yazışmalarında ve Kossuth’un tavırlarında gördüğümüz durum gidişatın farklı boyutları olduğunu bize göstermektedir.
Fransız İhtilali ile ortaya çıkan özgürlük düşüncelerine 1815 Viyana Kongresi ile set çekildi ve mutlakıyetçi yapıyı korumak için birbirine yaklaşan “Doğu Bloğu” meydana geldi. Ancak, statükonun devamı için yürütülen bu siyasete karşı Avrupa’da önce 1830 ve ardından 1848 İhtilalleri patlak verdi. Bu durumdan Avusturya da etkilendi ve Macarların isyanı başladı. Macar bağımsızlık hareketi, Rus ordularının müdahalesi ile birlikte sona erdi. Başarı şansı kalmadığını anlayan Kossuth, kabineden istifa ederek Osmanlı sınırına hareket etti. Yaklaşık 5000 kişiden oluşan mülteci gurubu Vidin’de Osmanlı topraklarına kabul edildi. Osmanlı’nın gelenlere kapısını açması Avusturya ve Rusya’nın baskısını da beraberinde getirdi. Osmanlı Devleti bu baskıdan kurtulmak için mültecilere Müslüman olmayı ve Osmanlı uyruğuna geçmeyi teklif etti. Macar generallerden Bem ve Kemmety bu teklifi kabul ederken Kossuth şiddetle karşı çıktı. Osmanlı Devleti İngiltere ve Fransa’nın desteğini alarak mültecileri iade etmeyeceğini duyurdu. Bu tarihlerde, İngiliz Donanmasının Çanakkale önlerine gelmesi ile birlikte Osmanlı üzerindeki baskı azaldı.
Resim 1: Kossuth’un bağımsızlık Konuşması
Osmanlı Devleti, bir taraftan da Rusya ve Avusturya’nın tepkisini azaltmak için girişimlerde bulundu. Fuad Efendi’nin Petersburg’da Rus Çarı ile görüşmesiyle bir anlaşma sağlandı. Buna göre mültecilerden isteyenlerin ülkelerine dönmelerine müsaade edilecek ve kalanlarda sınırdan uzak noktalara yerleştirileceklerdi. Bu anlaşmaya göre, Müslüman olan mülteciler Halep’e gönderilirken, Kossuth ve beraberindekiler ise Kütahya’ya yerleştirilmişlerdir.
Resim 2. Mültecilerin İlk Yerleştirildikleri kışla binası.
Resim 3. Macar Evi (Günümüzde müzedir. Kossuth bu konakta ikamet etmiştir.)
Mülteciler Kütahya’ya gelene kadar kaldıkları yerlerdeki şartları beğenmeyip şikayette bulunduklarından, Osmanlı Devleti böyle bir duruma tekrar meydan vermemek için Binbaşı Hafız Ağa’yı mültecilerin Kütahya’da kalacakları yerleri tespit için buraya gönderdi. Yapılan incelemelerden sonra kışlanın yapılacak bir takım tamirattan sonra mültecilerin ikametine uygun olduğu kararı alındı. Mülteciler kışlaya ve hemen üst tarafında bulunan bahçeli evlere yerleştirildi. Bir süre sonra mültecilerin önde gelenlerine yine kışla yakınlarında konaklar kiralandı. Kütahya’ya gelen ilk kafile sonrası, 26 kişilik yeni bir mülteci gurubu daha gönderildi. Avusturya ile varılan mutabakata göre gelen bu kafilede en rütbeli isim General Bulharin’di.
Kossuth, Kütahya’ya gelişinden sonra günlerini çalışarak ve ziyaretine gelenleri ağırlayarak geçirdi. Kossuth’un bu sırada en büyük problemi Avusturya’nın elinde kalan çocukları oldu. Avusturya Hükümetinin izin vermesinden sonra Kossuth’un çocukları halalarının refakatinde 18 Haziran 1850 tarihinde Kütahya’ya ulaştılar. Osmanlı Devleti bunların gelmesi sırasında yüksek güvenlik tedbirleri aldı.
Resim 4. Bayan Kossuth ve Çocukları (Daniel Webster (1851), Louis Kossuth, New York).
Kossuth ve beraberindekiler Macaristan’dan ayrılıp Osmanlı topraklarlına doğru yol alırken şüphesiz burada uzun süre kalmayı planlamamışlardı. Onlar şartlar elverirse geri dönüp mücadele etmeyi ya da mücadelelerine Avrupa ülkelerinde devam etmeyi planlıyorlardı. Kossuth, daha en başta Kütahya’ya gönderilmelerine itiraz ederken, diğer taraftan da Kütahya’da kaldıkları süre uzadıkça eleştiri dozunu arttırdı.
Kütahya’ya gönderilen mültecilerin hukuki durumları da üzerinde durulması gereken bir konudur. Mülteciler, Osmanlı Devleti tarafından belli bir yerde zorunlu ikamete tabi tutuldu. Osmanlı Devleti, Kossuth ve beraberindekileri Kütahya’da ikamet ettirerek ara çözüm buldu. Böylece, mültecilere kapılar açılırken, Avusturya’nın tepkisi de bertaraf edildi. Dönemin Avrupalı kaynakları ve gazeteler, Kütahya’da ikamet eden mültecilerden bahsederken “prisoner” (Mahbus) ifadesini kullanırlar. Ancak, Osmanlı Devleti’nin onlarla ilgili uygulamalarına bakıldığında, mülteciler için “mahbus” ifadesini kullanmak ağır bir tabir olur. Çünkü mülteci gurubu, Kütahya’ya yolculuklarına başladıklarında, refakatlerinde bulunan Süleyman Refik Bey’e verilen talimatta; onlara karşı rencide edici hareketlerde bulunulmaması, mesire yerlerine ve sokağa çıkmalarına izin verilmesi istenmekteydi. Diğer taraftan, mültecilerin kaçma ihtimallerine karşı takip edilmeleri, can güvenliklerinin sağlanması için kimlerle görüştüklerinin kontrol edilmesi onların tamamen serbest olmadıklarının göstergesidir.
Mülteciler, bulundukları şartlardan şikayetlerini Süleyman Refik Bey kanalıyla Osmanlı merkezine iletirlerken, gönderdikleri mektuplarla bu durumu İngiliz Sefaretine de iletmişlerdir. Kossuth ve arkadaşlarının İngiliz Sefareti’ne gönderdikleri mektuplar onların içinde bulundukları ruh halini ve Osmanlı Devleti’ne bakışlarını yansıtması açısından önemlidir. Dönemin İngiliz Sefiri Canning ve İngiltere Dışişleri Bakanı Palmerston arasında mülteciler ile ilgili yapılan yazışmalar bu konuda bazı bilgiler sunmaktadır.
Kossuth ve Kont Batthyani tarafından gönderilen mektupta, mülteciler kısıtlamalardan ve hayat şartlarından şikâyet etmişlerdir. Kossuth, kendisini sağlıksız, harap ve kimsesiz hissettiğini ifade eder. Kossuth, ayrıca gönderdiği bir başka mektubunda, Sultan’ın topraklarında hapsedildiğini, İstanbul Hükümeti’nin kendisine keyfi bir tutum takındığını iddia eder. Beraberinde bulunanların da mutsuz olduğunu ekleyen Kossuth, kendilerinin Kütahya’da tutulmalarına neden olan, Avusturya ile Osmanlı arasındaki anlaşmadan rahatsızlıklarını da dile getirir. Kossuth ve arkadaşlarının 18 Nisan tarihli raporu, mültecilerin Osmanlı Devleti’ne bakışı ile ilgili önemli ipuçları içermektedir. Bu mektup, Kossuth’dan başka Batthyani ve Gyurman’ın da aralarında olduğu toplam on kişinin imzasıyla gönderilmiştir. Mülteciler, ilk olarak parlamentoda yaptığı konuşmada kendilerini destekleyen Palmerston’e minnettar olduklarını anlatırlar. Diğer taraftan Kütahya’da zorla ikamet ettirilmelerinin adalet ve insanlığa sığmadığı gibi uluslar arası kanunlar ve insan haklarına da aykırı oluğunu ifade ederler. Bu mektuplarında, mültecilerin geldikleri döneme göre Osmanlı yönetimine bakışlarının ne kadar değiştiği görülmektedir. Nitekim ilk başta minnet duyduklarını, ancak gelinen noktanın tam bir rezillik olduğunu ifade ederler. Osmanlı Devleti’nin kendilerine karşı takındığı tutumu, bu konuda baskı yapan Avusturya ve Rusya’nın isteklerinin yerine getirilmesi olarak görürken, İstanbul Hükümetinin kendilerindeki iyi imajı yıktığını vurgularlar. Osmanlı Devleti’nin bu tutumunu, devletin bağımsızlığını yitirmesinin ve zayıflığının bir göstergesi olarak görürler. Diğer taraftan mültecilerin suçlamalarının odağında İstanbul Hükümeti vardır. Sultan’ın emirlerini yerine getirmemekle hükümeti suçlarlar. . Onlar Osmanlı Devleti’ne sığınırken, memleketlerine geri dönüp mücadeleye devam etmeyi, bunu başaramazlarsa Avrupa ülkelerine gitmeyi hesap etmişlerdir. Ancak Osmanlı Devleti’nden ayrılmalarına izin verilmemesi aralarında rahatsızlık yaratmıştır. Zaten mektubun devamında Osmanlı Devleti’nin kendilerine karşı olan tavrının gönülsüzce, Avusturya’nın baskısı nedeniyle olduğunu ifade etmektedirler. Kossuth ve arkadaşları, Mülteciler meselesinde elde ettiği itibarı hızla yitiren ve dünya kamuoyunda sempatisini kaybeden Osmanlı Devleti’nin artık Avusturya’nın isteklerine uygun bir politika izlememesi gerektiğini ifade ederler. Mülteciler, bir taraftan Osmanlı Devleti’nin müstakil hareket etmesini isterken, diğer taraftan Osmanlı Devleti ile Avusturya arasında meydana gelecek bir anlaşma ve yakınlaşmadan da çekinmektedirler. Nitekim, mektubun sonunda, İngiliz Hükümeti’nden duruma müdahale etmesini ve serbest bırakılmalarını ısrarla istemektedirler.
İngiliz Sefareti, mültecilerin şikayetlerini Osmanlı Sadareti’ne iletirken, mültecileri tamamen haklı bulmamaktadır. Nitekim, Canning, Kütahya’nın diğer Batı Anadolu şehirlerinden kötü olmadığını söyler. Canning, mültecilerin serbest bırakılmalarını Osmanlı Hükümeti’nden isterken, bunun ancak şartların olgunlaşması ile bir yıl içinde mümkün olabileceğini raporunda belirtmektedir. Aynı raporda, ABD’nin mültecileri kabul etme ve onlara toprak sağlama konusunda istekli olduğu ifade edilir.
Canning’in 5 Ağustos 1850 tarihli raporundan Osmanlı Devleti’nin mültecilerin Amerika’ya gitmelerine olumlu baktığını, ancak Avusturya ile mutabakat sağlamadan onları serbest bırakmayacağı anlaşılmaktadır. Geçen 1 yılın ardından, Osmanlı Devleti, kendisini büyük sıkıntıya sokan Macar Mültecileri meselesinden bir an evvel kurtulmak istemektedir. Nitekim mültecilerin bir yılını doldurduğunu, Macaristan’da sükûnet sağlandığını ve artık Amerikan teklifini kabul etme zamanı geldiğini düşünmektedir. Ancak, Âlî Paşa’nın Canning’e bildirdiğine göre, Avusturya mültecilerin serbest kalmasına hala soğuk bakmaktadır. Çünkü Kossuth’un Macaristan’daki devrimci girişimlerle işbirliği halinde olduğunu düşünmektedir. Fransız elçisi Pisani, Kossuth ve adamlarının serbest bırakılması durumunda, Avusturya’nın Osmanlı Devleti’ni de bu entrikanın içinde olduğunu kabul edeceğini ifade eder. Tüm bu gelişmeler sonucu Osmanlı Devleti, mültecileri serbest bırakıp bu sorunu kapatmak istemekle birlikte, Avusturya ile yapılan anlaşma sebebiyle yakın bir zamanda mültecileri serbest bırakmadı. Ancak Avusturya’nın devam eden davaları bahane ederek bu konudaki sert tavrını sürdürmesi üzerine, Osmanlı Devleti mültecileri serbest bırakmaya başladı ve 56 kişilik kafile Osmanlı askerlerinin nezaretinde 9 Mayıs 1851 tarihinde Kütahya’dan Gemlik’e doğru yola çıktı.
Osmanlı Devleti, Kütahya’da ve diğer şehirlerde ikamete mecbur edilen mültecileri serbest bırakmak istemiş, ancak Avusturya’nın baskı ve tehditlerinden dolayı bunu gerçekleştirememiştir. Avusturya mülteciler serbest kalırsa Moldava bölgesini işgalle tehdit etmiştir. Tüm bu baskılara rağmen Osmanlı Devleti, Ağustos 1851’de aldığı kararla serbest bırakmaya karar vermiştir. Kütahya’da Mültecilerin güvenliği ve ihtiyaçları ile ilgilenmek üzere bulunan Süleyman Refik Bey, 22 Ağustos 1851’de Kossuth’un ellerini tutarak artık özgür olduğunu ve istediği yere gidebileceğini ve kendilerini unutmamasını söyledi.
1850 yılı Mart ayından, 1851 yılı Eylül’üne kadar 17 ay Kütahya’da ikamet eden son Mülteci grubu Eylül Ayı başında Kütahya’dan ayrılarak Gemlik İskelesine getirildiler. 9 Eylül 1851 tarihinde, Muhbir-i Sürur Vapuru ile Amerika’ya doğru yola çıkacakları ve Çanakkale açıklarında kendilerini bekleyen Amerikan gemisi Missisipi’ye teslim edildiler. Kossuth ve beraberindekiler önce İngiltere’nin Southhampton limanına uğradılar ve oradan ABD’ye geçtiler.
Macar Mültecileri Sorunu uzun süre Osmanlı ve Dünya kamuoyunu meşgul etti. Başlangıçta, kendisine sığınanları savaş pahasına vermek istemeyen Osmanlı Devleti’ne karşı bir sempati oluşurken, mültecilerin zorunlu ikamete tabi tutulmaları ve uzayan süreç bu durumun etkisini azalttı. Mülteciler Osmanlı topraklarına girdikleri zaman kendilerine kapılarını açan Osmanlı Devleti’ne şükranlarını sunarken, zaman geçtikçe duyguları da değişmiştir. Özellikle Osmanlı Devleti’nin Avusturya ve Rusya ile vardığı mutabakat ve ardından Kütahya’da zorunlu ikamet Osmanlı Hükümeti’ne karşı eleştirilerin başlamasına neden oldu. Kossuth ve beraberindekiler İngilizlere yazdıkları mektuplarda Osmanlı yönetimini çok ağır ifadelerle eleştirdiler. Her ne kadar kaybedilen bir mücadeleden sonra, sığınılan ülkede yaşanılan bir takım sıkıntılar duygusallığı arttırsa da, mültecilerin içinde bulundukları durumdan memnun olmadıkları ortadadır. Bu durum bize Mülteciler Meselesinin geleneksel Osmanlı misafirperverliği ile değerlendirilemeyeceğini gösterir.
KAYNAKÇA
EYİCE, Semavi, (1976). “2. Rokoczi Ferenc’den Hatıralar”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında Rokoczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu, 31 Mayıs-3 Haziran 1976, İstanbul.
GÖKBİLGİN, M. Tayyip, (1976). “Tökeli İmre ve Osmanlı Avusturya İlişkilerindeki Rolü”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında 2. Rokoczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu, 31 Mayıs-3 Haziran 1976, İstanbul.
UÇARAOL, Rıfat (1995), Siyasi Tarih, İstanbul
GÖĞÜNÇ, Nejat (1976). “1849 Macar Mültecileri ”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında 2. Rokoczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu, 31 Mayıs–3 Haziran 1976, İstanbul.
NAZIR, Bayram (2006).Osmanlı’ya Sığınanlar, İstanbul.
NAZIR, Bayram (2002), “Macar ve Polonyalı ihtilalcilerin Osmanlı Devleti’ne İlticası”, Türkler Ansiklopedisi, c.12, İstanbul.
NAZIR, Bayram, (2007), Osmanlı Misafirperverliği ve Avrupa’da Yankıları, İTO Yayınları, İstanbul.
ECLECTİC REVIEW (1851), July-December, Vol.III, London.
KOSSUTH, Louis (1851), Authentic Life of Louis Kossuth, London,
TEKİNDAĞ, Şehabettin, (1976). “Türk-Macar Münasebetlerine Toplu Bakış”, Türk-Macar Kültür Münasebetleri Işığı Altında 2. Rokoczi Ferenc ve Macar Mültecileri Sempozyumu, 31 Mayıs–3 Haziran 1976, İstanbul.
BOA, HR.MKT, 37/90,
BOA, HR.MKT, 34/65-1.
BOA, A.MKT.UM, 42/92.
BOA, HR.MKT, 37/29.
BOA, HR.MKT, 36/26.
BOA, A.MKT.UM, 58/77
BOA, A.MKT.NZD, 34/54.
BOA, A.MKT.UM, 58/77
BOA, A.MKT.UM, 73/3
HERMANN, Robert; (2003). Doğumunun 200. Yıl Dönümünde Louis Kossuth 1848–1849 Macar Özgürlük Savaşı, (Çeviren Yılmaz Gülen), Budapeşte.
HEADLEY, P.C. (1852). The Life Of Louis Kossuth.
HUTTER, Joseph (1851).Von Orsova bis Kiutahia, Braunschweig,
CSORBA, György (2002). “Macar Mültecileri”, Türkler Ansiklopedisi, c.XII, İstanbul.
FURTHER CORRESPONDENCE (1852), Refuguees From Hungary Vithin The Turkish Dominions, London.
WILLIAMS, Edvin (1855), The National History of the United States, Vol. II, New York.
Dr. Refik ARIKAN
Bilecik Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü - Okutman
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...