Kadim Şehir İstanbul’un Depremlerle İmtihanı: 1894 Depremi

Kitap Tanıtımı 18 Ekim 2016 11:24
Videoyu Aç Kadim Şehir İstanbul’un Depremlerle İmtihanı: 1894 Depremi
A
a

İstanbul’da 17 Ağustos 1999 depreminden önce yaşanan XIX. yüzyılın son büyük ve şiddetli 1894 depreminden kaynaklar “Büyük Hareket-i Arz” olarak bahsetmekte ve rumi tarihle 28 Haziran 1310 günü meydana geldiği için “1310 Zelzelesi” ve “Büyük İstanbul Depremi” olarak bahsedildiği de görülmektedir. Arşiv vesikalarında ise “Dersaadet Depremi” olarak geçmektedir.

Hava hafif rüzgârlı olsa da temmuz sıcağının mevsim normallerinde hissedildiği İstanbul’da, takvimler hicrî 6 Muharrem 1312’yi [10 Temmuz 1894], saatler ise 12.19’ü gösterdiğinde üç şiddetli sarsıntı oldu. Sarsıntıdan birkaç dakika evvel kırlangıçların yuvalarını terk ettiğini, bazı hayvanların ürkerek kaçtığını, Marmara denizindeki ve kuyulardaki suların olağanüstü sıcak olduğunu şahitler depremden sonraki günlerde ifade etmişlerdi.

İstanbul’da 17 Ağustos 1999 depreminden önce yaşanan XIX. yüzyılın son büyük ve şiddetli 1894 depreminden kaynaklar “Büyük Hareket-i Arz” olarak bahsetmekte ve rumi tarihle 28 Haziran 1310 günü meydana geldiği için “1310  Zelzelesi” ve “Büyük İstanbul Depremi” olarak bahsedildiği de görülmektedir. Arşiv vesikalarında ise “Dersaadet Depremi” olarak geçmektedir.



Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine geçmeden evvel de büyük ve hafif sarsıntılı birçok depreme maruz kalan İstanbul’un Osmanlılar hâkimiyetindeki ilk depremi 1489 senesinde vuku bulmuş, hakkında fazla bilgiye sahip olunmayan bu depremden sonra ise 10 Eylül 1509’da Marmara bölgesini geniş ölçüde etkileyen ve İstanbul’da çokça tahribata sebep olan deprem yaşanmıştır. Topkapı Sarayı,Galata Kulesi önemli zarar görmüş, Bizans’tan kalan sütunlar tahrip olmuştur. Bilhassa Adalar ve Boğaziçi kıyılara en fazla zarara uğrayan mahaller arasında yer almıştır. Kaynaklara yansıdığı kadarıyla 1509 depreminden sonra İstanbul’u etkileyen en şiddetli deprem 22 Mayıs 1766’da meydana gelmiştir. Birçok tarihi cami ve müştemilatı hasar görmüş, pek çok işyeri, han, sivil yapı ve su yolları da hasara maruz kalmıştır. İstanbul’da bu depremden 1894’e kadar geçen süreçte hafif ve orta şiddette sarsıntılar meydana gelmiş, fakat 1766 depreminden sonra yaşanan en şiddetli deprem 1894 depremi olmuştur. Resmi rakamlara göre 161 kişinin öldüğü, 378 kişinin yaralandığı bu doğal afette birçok tarihi eser de zarar gördü. Bilhassa Suriçi olarak tanımlanan alanda tahribatın izleri daha fazla görüldü.

Sema Küçükalioğlu Özkılıç tarafından hazırlanan 1894 Depremi ve İstanbul  (Türkiye İş Bankası Yayınları, 2015) adlı eserde 1894 depremi, depremin İstanbul ve İstanbul halkı üzerindeki etkileri ve deprem sonrasında yürütülen çalışmalar incelenmektedir. Depremin İstanbul üzerindeki fiziki etkileri ortaya konulduktan sonra, devletin yaşanan bu felaket karşısındaki tavrı, aldığı tedbirler, yürütülen çalışmalar, düzenlenen yardım kampanyaları ve halkın deprem karşısındaki durumu bütün ayrıntılarıyla ortaya konulmaktadır.



Büyük ölçüde arşiv vesikalarına ve dönemin matbuatında çıkan haberlere dayanarak hazırlanan bu eser, aslında Marmara Üniversitesi Tarih Bölümünde Prof. Ali Akyıldız danışmanlığında hazırlanan bir doktora tezinin, yazarının ifadesiyle kisve-i tab’a bürünmüş hâlidir. Çalışma giriş, altı bölüm ve eklerden oluşmaktadır. Girişte, Doğu Roma [Bizans] ve Osmanlı dönemlerinde İstanbul’u etkileyen depremler; birinci bölümde, deprem öncesi belirtiler, depremin meydana gelişi, deprem sonrasında yaşananlar ve depremin etkilediği alan; ikinci bölümde, depremden sonra ölü ve yaralı sayısının tespiti ile hasar tespit çalışmalar; üçüncü bölümde yaralıların tedavisi ile hükûmetin barınma sorununa yönelik aldığı tedbirler, dördüncü bölümde, deprem mağdurlarına yapılan yardımlar; beşinci bölümde, imar faaliyetleri; altıncı bölümde, depremin halkın zihnindeki yansıması, yabancı basında deprem ile ilgili çıkan haberler ve edebiyatımız üzerinde olan etkileri ele alınmıştır. Ekler kısmında ise arşiv vesikaları ve dönemin basınında çıkan haberler ışığında hazırlanan, hasar gören yerleri gösterir envanter tablosu eklenmiştir. Bu tabloda yer alan cami, mescit, türbe, dergâh, mektep, medrese, tekke ile kamu binaları bugün çoğunun izi bile kalmamış olmalarına rağmen en azından yerlerinin ve mevkilerinin saptanmasına ve tespitine kaynaklık etmesi açısından önem arz etmektedir.

Özellikle toplumsal tarih, deprembilim ve İstanbul tarihi açısından önemli veriler sunan bu kaynak eser, akademik bir çalışma ürünü olmakla birlikte genel okuyucu kitlesinin bilhassa da İstanbul’un tarihini güvenilir kaynaklara dayalı eserlerden okumak isteyen alakadarların ilgiyle okuyabileceği bir yapıt niteliğindedir. Metin içerisinde resim, gravür ve çizimler gibi görsel malzeme kullanılmış, bilhassa dizin kısmının gayet özenle hazırlanmıştır. Dizinde şahıs isimleri, yer adları, bina adları ayrı ayrı verilerek yeni bir tür dizin oluşturulmuş olması dizin hazırlama kriteri olarak iyi bir örnek teşkil etmektedir.

Kitap içerisinde kullanılan ve dönemin matbuatından alınan resimlerin pek canlı ve kaliteli çıkmamış olması bu eserin tek eleştirilecek tarafı olarak karşımıza çıksa da  bunun çalışmanın değerine halel getirecek bir mahiyet arz etmediği de belirtilmelidir.



Deprem Sonrası Sultan II. Abdülhamid Han’ın Tavrı 
1894 Depremi ve İstanbul  adlı çalışmadan öğrendiğimize göre şiddetli sarsıntının olduğu sırada Yıldız Sarayı çalışanları ve sakinleri büyük bir panikle merdivenlere koşuşmuşlar, o sırada sarayın zemin katındaki çalışma odasında Derviş Paşa işe görüşmekte olan Sultan II. Abdülhamid’in ise odadan bahçeye çıkmıştır. O günün akşamında saray sakinlerinin ve çalışanlarının gece konaklaması için bahçeye çadırlar kurulmuş ve fakat padişah geceyi odasında geçirmeyi tercih etmiştir. Korku ve endişe içerisinde olan İstanbul halkının teskini amacıyla depremden hemen sonra Yıldız Sarayı’nda ezan ve Zilzal suresini okutur, ardından bütün Müslümanların daima abdestli gezmelerini, dinî vecibelerini yerine getirmelerini, tövbe etmelerini ve bu afetin tekrarını göstermemesi için niyazda bulunmalarını ister. Bu iradesinin kamuoyuna duyurulmasını emreder. Padişahın emriyle Kur’an-ı kerim okutulması ve Allah’tan af dilenmesi depremin üzerinden bir ay gibi bir süre geçmesine rağmen tekrarlanır.



Padişah, Hicaz valisine gönderdiği emirnameyle Haremeyn-i Şerifeyn’de, İstanbul’daki deprem ve koleranın son bulması için dualar okunmasını ister. Bunun üzerine Medine-i Münevvere’de tüm din adamları, seyit ve eşraftan birtakım kimseler bir araya gelerek İstanbul’un söz konusu bu felaketlerden kurtulması için dua ederler. Ayrıca Abdullah bin Abbas makamında da dualar ve Buhari Şerif okunur. İstanbul’daki bazı tekke ve dergâhlarda  ve taşradaki cami ve mescitlerde felaketin son bulması için dua ve niyazda bulunulur.

Gayrimüslim kesimde de dini hassasiyet ve yaradana sığınma hali had safhaya varmış ve kiliselerde halkı teskin edici vaazlar verilmiştir. Depremzedeler adına bağışlar toplanmış, depremi takip eden iki gün boyunca Yeniköy’deki Rum ve Ermeni kiliseleirnde depremin son bulması için akşamları ayinler icra edilmiştir. Ayinlerde halkı teskin etmeye çalışan padişah ve devlet memurlarına da dualar edilmiştir.



Deprem sonrasında başında Atina Rasathanesi Müdürü Eginitis’in bulunduğu teknik heyete depreme dair ayrıntılı rapor hazırlatan II. Abdülhamid, oluşturduğu komisyonlar ile hasar tespiti yaptırmış, yaralıların tedavisi, depremzedelerin mağduriyetlerinin giderilmesi için yapılan çalışmaları ve tahrip olan cami ve binaların tamir ve imar faaliyetlerini bizzat takip etmiştir. Teşkil edilen İane Komisyonu ile yiyecek ve barınma sorunlarının çözümü için çaba sarf edilmiş, devlet depremden sonra duruma acilen ve tüm imkanlarıyla müdahale ederek halkın yaraları sarılmaya çalışılmıştır.

II. Abdülhamid bu süreçte Şehremaneti ve Zaptiye Nezareti’ni görevlendirerek, bir yandan enkaz kaldırma, arama-kurtarma çalışmalarını yürütmelerini, diğer yandan da halkın ihtiyaçlarını karşılamalarını istemiştir. 1894 Depremi ve İstanbul  adlı eserin yazarı, bu çalışmalarla ilgili “belki de, doğal bir afet karşısında devlet ilk kez bu kadar organize olabildi” tespitinde bulunmaktadır. Şüphesiz bunda padişahın deprem sonrası çalışmaları bizzat yakından takip etmesi ve yayımladığı emirlerin etkisi olduğu muhakkaktır.


MEHMET KORKMAZ
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

duyurular DUYURULAR
editörün seçtikleri EDİTÖRÜN SEÇTİKLERİ
hava durumu HAVA DURUMU
anket ANKET

e-gazete E-GAZETE
arşiv HABER ARŞİVİ
Bu haber ilginizi çekebilir! Kapat

İstanbul'dan Dünya'ya Tarih'in İzinde