Osmanlı döneminde çiçekler önemli yer tutmuştur, özellikle lale sadece süs çiçeği olmayıp, kültürü de simgelediği ve bize ait bir zenginlik olduğundan çeşitli logolarda lale figürleri kullanılmıştır. O dönemde lale soğanları altınla alınıp, satılmaya başlamıştır.
Kurutulmuş Çiçeklerden çalışma yapan Sanatçı Şule Akmirza, Osmanlı'da Çiçek Sanatını yazdı...
16.yüzyılda Kanuni Sultan zamanında bahçe ve çiçek yetiştiriciliğine önem verilerek, çiçek kültürü ve yetiştirilmesi ile ilgili çok sayıda Şükufename-i yazılmıştır, Osmanlı’nın çiçek sevgisi şükufenamelere yansıdığı görülmekte olup, Osmanlı medeniyeti geliştikçe çiçek ve çiçek yetiştiriciliği de geliştiği görülmüştür. Lale devrinde 17. yüzyılda III. Ahmet döneminde ise doruğa çıkmıştır. Topkapı Sarayı'nda çiçek bahçeleri yapılmış olup, lâle bu tarihlerden başlayarak, bahçelerde itibarlı bir çiçek olarak yer almıştır. Nitekim bu dönemde gelen tüm yabancı elçilik mensupları İstanbul’un bahçeleriyle çiçeklerinden çok etkilenmiş; Türk topraklarından çiçek ve bitki tohumları Avrupa’ya gitmeye başlamış, bunun sonucu Avrupa’da çiçek merakı artmış ve birçok bahçe çiçeklerle donanmıştır.
Osmanlılar çiçek sevgisini, bütün Osmanlı bezeme / süsleme sanatlarına da yansıtarak, ilhamını çiçekten aldığını göstermiştir. Ebru, hat, tezhip gibi klasik sanatlarımızda çiçeklerin özel bir yeri olduğu ve çiçekler arasında Gül, Sümbül, lale karanfil, leylak, gelincik, erguvan, çiğdem, şebboy (v.b) gibi çiçek motiflerinin sıkça kullanılmış olduğu görülmektedir. Mezar taşı süslemelerinde de çiçek motiflerine rastlanmaktadır; bilhassa kadın mezar taşlarında çiçek motifleri kullanılmıştır, evlenmemiş kızların mezar taşları gül goncası motifiyle süslenmiştir. Ayrıca mezar taşı kitabelerinde hurma ağacı, üzüm salkımları, lale işlendiği de görülmektedir.
Osmanlıda çiçeklerin renklerine göre de anlamları vardır. Örneğin bir evin penceresinde sarı çiçek varsa o evde hasta var, sokaktan geçenlerin ve satıcıların yüksek sesle konuşmaması gerektiği veya kırmızı çiçek varsa o evde oturanın evlilik çağına gelmiş kızı olduğu ona göre oradan geçenlerin hareketlerine ve konuşmalarına dikkat etmeleri demekti.
Çiçekler yeryüzünün doğal süsleri olup, insanların gönüllerine huzur veren, estetik zevkimizle örtüşen, tabiatın en güzel mucizelerinden biridir. Onlar duygularımızın dili, mutluluğumuzun kaynağıdırlar, bulundukları her muhteşem bir tablo gibidir, çiçeksiz bir dünya düşünmek mümkün değildir; çünkü çiçekler geçmişten bugüne güzellikleriyle çeşitli alanlarda kullanılmıştır, şiirlere konu olarak duyguların dili olmanın yanı sıra kendi sahip oldukları özellikleriyle sevgi ve sevgiliyi tasvir etme konusunda şairlere de yardımcı olmuşlardır
Çalıştığım Kuru Çiçek tablolarımda çiçekleri resim olarak çizmek yerine onları kurutarak canlılıklarını kaybettikten sonra da özelliklerini yitirmediklerini görebiliriz: bundan da şunu anlıyoruz ki çiçekler her daim kullanıldıkları alanlarda güzelliklerinin yanı sıra bulundukları yere anlam ve mana kazandırmışlardır.