Rumelihisarı Mahallesi diğer bir ifade ile bölgesi ismini Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethi öncesi kuşatma hazırlıkları kapsamında 3 ay gibi kısa bir sürede inşa ettiği Rumeli Hisarı’ndan almaktadır. Bizler de İstanbul Tarih ve Kültür Derneği olarak iki yıldır süregelen İstanbul Medeniyeti Tarih Gezilerimizin 3.sezonunu Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethe başladığı yerden start vererek başlattık.
Sonbaharın kendisini hissettirmeye başladığı bir mevsim diliminde yazdan kalma bir günün sabahında Aşiyan Mezarlığında bir araya geldik grubumuzla. Organizatörümüz Ahmet Melik Bey’in bilgilendirmesi ve Tarihçi İbrahim Akkurt’un rehberliğinde gezimiz Aşiyan Müzesine doğru yol alarak başlamış oldu. Aşiyan Müzesi ya da diğer ismiyle Tevfik Fikret evi hem bulunduğu yerin muhteşem boğaz manzarasıyla hem de Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi Türk Edebiyatının ve Osmanlı’nın son dönemini yansıtması bakımından oldukça önemli bir mekan. Müze gezimiz sonrasında Rehberimiz İbrahim Akkurt’tan Boğaziçi Üniversitesi’nin dizinin dibinde kurumun kuruluşunu, Robert Koleji olarak açılan mekanın kurucusu Cyrus Hamlin ve hatırat kitabındaki bilgileri dinliyoruz. Mahir İzin ifadesiyle Cyrus Hamlin Robert Koleji’ni kurduğu zaman, "Fatih'in İstanbul'u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğim" dediğini dinliyoruz büyük bir hayretle. Ardından gezimizin ikinci durağı olan Aşiyan Mezarlığına iniyoruz tarih kokan sokaklardan…
Aşiyan Mezarlığının girişinde “Bursa’da Zaman” isimli şiiriyle Bursa denilince ilk akla gelen isimlerden meşhur şairimiz Ahmet Hamdi Tanpınar karşılıyor bizi. Kabri başında kısa bir bilgilendirme sonrası Ahmet Melik Bey’in tok sesinden “Ne içindeyim zamanın, ne de büsbütün dışında…” isimli Ahmet Hamdi imzalı şiri dinledikten sonra hemen yanında üstadı Türk Edebiyatının zirve şahsiyetlerinden Yahya Kemal Beyatlı’nın misafiri oluyoruz. İstanbul denilince neden Yahya Kemal’i hatırlamalıyız diyerek başlıyor rehberimiz anlatmaya. Yahya Kemal sayesinde İstanbul’da gezerken Süleymaniye’de Bayram Sabahını yaşadığımızı Cihangir’den İstanbul’a baktığımızda “Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” mısralarını terennüm ettiğimizi hatırlatıyor bize. Ahmet Melik Bey’den “Rindlerin Ölümü” ve “Akıncılar Şiiri” ile adeta Yahya Kemal’in edebi dünyasına yolculuk ediyoruz.
Orhan Veli, Münevver Ayaşlı derken Aşiyan Mezarlığı’nda güller gülünü hatırlatan bir mümtaz şahsiyetin huzur-u maneviyesinde alıyoruz soluğu. Adını tarihe “Çöl Kaplanı”, “Medine Müdafii” olarak altın harflerle kazıyan Fahreddin Paşa’nın hayat hikayesini ve dillere destan Medine Müdafaasını dinlerken duygulanıyoruz. Hatta kendisinden Medine’yi teslim etmesini isteyenlere söylediği“Bu asker Medine’nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara’nın yeşil türbesi altında kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır. Allâh-u Teâlâ bizimle beraberdir. Şefaatçimiz O’nun Rasûlü Peygamberimiz Efendimiz’dir” sözlerini işittiğimizde ortam adeta sessizliğe bürünüyordu.En nihayetinde sefere çıkan denizcilerin mutlaka ziyaret ettiği Durmuş Dede’yi ziyaret ederek gezimizin Aşiyan Mezarlığı kısmını da tamam ediyoruz.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul Boğazı’nın en dar kısmına büyük dedesi Yıldırım Bayezid’in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı’nın karşısına inşa ettirdiği Rumeli Hisarı’ndayız. Rumeli Hisarı’nın tarihi ve teknik özelliklerini rehberimiz İbrahim hocamızdan dinledikten sonra yakın zamana kadar üzerinde konserler verilen Rumeli Hisarı Camii’nde öğle namazlarımızı eda ettik ve fethin şanlı kumandanı dedemiz Fatih Sultan Mehmed ile kahraman askerlerini rahmetle yad ettik.
Rumeli Hisarı’ndan sonra biraz yol alarak soluğu tarihimizde Baltalimanı Antlaşmasının imzalandığı Mustafa Reşid Paşa’nın Sahilhane olarak kullandığı günümüzde Baltalimanı Kemik Hastanesi olarak bilinen mekanda alıyoruz. İstanbul’un fethi hazırlıklarında deniz kuvvetlerini komuta eden Baltaoğlu Süleyman Bey’den ismini alan mekanla ilgili bilgileri, mekana ismini veren Baltaoğlu Süleyman’ı Fatih Sultan Mehmed ile olan hadiseyi dinledikten sonra Baltalimanı Antlaşmasını ve mekanı kimlerin kullandığı bilgilerini öğrenerek Japon Bahçesine yol alıyoruz.
İstanbul’da yaşayıp, bilmediğimiz güzel yerlerden bir tanesi daha. Japon Bahçesi Sizi İstanbul’dan alıp götüren farklı bir atmosferi var. Çoğu kişinin hiç bilmediği, hatta hiç duymadığı bir yer. Bunun sebebi herhalde gidenlerin de, çevresine pek bahsetmemesi olsa gerek. Beklentiyi çok yüksek tutmamak lazım ama mutlaka gezilip görülmesi gereken büyüleyici bir yer. İçerisinde Japon kültürünü yansıtan motifler, farklı bitki türleri, yapay gölü ve sakinliği ile sizi alıp uzak diyarlara götürecek. Mekan her gün açık ve giriş ücretsizdir. Japon Bahçesi´nin tüm özellik ve öğeleriyle yaşatılacağı bahçede; Şelale, Doğal Gölet, Ada, Ada´yı her iki yönde kıyılara bağlayan Taş ve Ahşap Köprüler ve Kuru Köprü inşa edilmiştir. Japon Çayevi yapımı devam etmektedir.
Baltalimanı Japon Bahçesi gezisi sonrası tadı damağımızda kalacak, hafızalarımızdan silinmeyecek muhteşem Rumelihisarı Bölgesi Gezimizi tamamlamış oluyoruz. Engin tarih bilgisiyle bizleri aydınlatan Tarihçi İbrahim Akkurt’a, geziyi tertip eden İstanbul Tarih yöneticilerine teşekkürü bir borç biliyoruz. Sizlere de tavsiyemiz şudur ki, İstanbul’da yaşamayın İstanbul Medeniyeti Tarih Gezileriyle İstanbul’u yaşayın…