1520-1566 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin 10.padişahı olarak hizmet eden Kanuni Sultan Süleyman, vefatının 448. Yıldönümünde İstanbulluların unutamayacağı zengin içerikli bir program ile yâd edildi. Çok yoğun bir katılımın gözlendiği programa Bâb-ı Âlem Uluslararası Öğrenci Derneği Başkanı Ali Arıkmert, Osmanlı Hanedanını temsilen İkinci Abdülhamid Han’ın 4.kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu ve çok sayıda seveni katıldı.
Program 14:00’da İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hikmet Atan’ın Kur’an-ı Kerim Tilaveti ve ardından yaptığı muhteşem dua ile başladı.
Dua sonrası program Sunucusu Ahmet Melik Ünal’ın şu sözleri ile başladı:
Sizler bugün burada ecdadınızı anmak maksadıyla toplanarak Lisan-ı halleriniz ile şunu ifade ediyorsunuz: “İstediğiniz kadar Osmanlı’yı, ecdadımızı karalayan diziler, filmler çekin. Bu halk size itibar etmeyecektir. Bütün çabalarınız beyhudedir. Bu halk ecdadını seviyor, Osmanlı Devleti’ne sahip çıkıyor”. Bizler de bu uğraşı verenlere Şair Sezai Karakoç’un şu mısralarıyla seslenmek istiyoruz.
”Onlar Sanıyorlar Ki, Biz Sussak Mesele Kalmayacak.
Halbuki, Biz Sussak, Tarih Susmayacak..
Tarih Sussa, Hakikat Susmayacak.
Onlar Sanıyorlar Ki, Bizden Kurtulsalar Mesele Kalmayacak.
Halbuki, Bizden Kurtulsalar, Vicdan Azabından Kurtulamayacaklar,
Vicdan Azabından Kurtulsalar, Tarihin Azabından Kurtulamayacaklar.
Tarihin Azabından Kurtulsalar, Allah’ın Gazabından Kurtulamayacaklar.”
İstanbul Tarih ve Kültür Topluluğu Başkanı İbrahim Akkurt, yaptığı açılış konuşmasında şunları kaydetti;
Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 yıllık saltanatı sırasında Osmanlı Devleti üç kıtaya hükmetmiş, deniz ve karalarda bütün dünyayı ilgilendiren siyasî açıdan stratejik kararlar alarak maddî ve mânevî nüfuzunu arttırmıştır. Kanuni, muazzam Osmanlı Devleti’ni, sadece maddî ve siyâsî kuvvetle değil, devrinde yetişen siyaset, bilim ve sanat erbabının da katkılarıyla başarıyla yönetmişti. Sokullu Mehmed Paşa, Lütfi Paşa Zenbilli Ali Efendi, Ebu Suud Efendi, Beşiktaşlı Yahya Efendi, Sümbül Sinan, Merkez Efendi, Barbaros Hayreddin Paşa, Turgut Reis, Mimar Sinan, Baki, Fuzuli gibi tüm bu yıldızlar topluluğu Kanuni Devrinde yetişmiş değerlerimizdir. Saltanatı süresince devletini ve milletini hakkıyla temsil etmiş, seleflerinden devraldığı Osmanlı medeniyet bayrağını, daha yukarılara taşımayı başaran Kanuni Sultan Süleyman, bu sebepledir ki, “Muhteşem Süleyman”, “Büyük Türk”, “Büyük Efendi” şeklinde anılmış ve onun asrı da “Türk Asrı” olarak tarihe geçmiştir.
16. yüzyılın meşhur seyyahlarından Avusturyalı diplomat Busbecq, Türk Mektupları adlı eserinde Kanuni Sultan Süleyman için; “Devletinin sınırlarını genişletmek istediği kadar, dinini yüceltmek ve yaymak gayesindedir.” demektedir.
Ne hazindir ki, bugünlerde tarihimizi ve tarihi şahsiyetlerimizi karalayan muhteşem rezillikler sahnelenmektedir. Eğer bizler tarihimizi doğru kaynaklardan öğrenmez ve mazisi tertemiz olan tarihimize sahip çıkmaz isek; Tarihimizi ve tarihi şahsiyetlerimizi karalayan diziler ve yayınlar da yapılır, işlememiş olduğumuz soykırım gibi bizim tarihimize ve medeniyetimize çok uzak olan bir kavramı da boynumuza yaftalarlar. Tarih; milletlerin hafızasıdır, Tarih; milletlerin tecrübeler mecmuasıdır ve yine Tarih; Geçmişi geleceğe bağlayan köprüdür.
İstanbul, Fatih döneminde başlayan ihya ve inşa sürecini Kanuni döneminde Mimar Sinan marifetiyle ihtişamlı eserlerle tamamlamış ve İslam şehri mührünü perçinlemiştir. İstanbul Tarih ve Kültür Topluluğu olarak bizler, kutlu ecdadımıza da, Fatih’in emaneti gözbebeğimiz İstanbul’a da sahip çıkma gayretindeyiz. Tarihimizin şeref levhaları olan büyüklerimizi saygı ve ihtiramla anmak ve onların aziz hatıralarını yaşatmak görevimizdir.
Açılış Konuşmasının ardından Osmanlı Tarihi konusunda yaptığı çalışmalar ve yayınlamış olduğu ilmi eserlerle isminden sıkça söz ettiren Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil “Kanuni ve İstanbul” isimli bir konuşma gerçekleştirdi.
Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in konuşmasından öne çıkan başlıklar şunlardır;
Vefatının yıldönümünde Kanuni Sultan Süleyman’ın kabri başında bulunmak ve ona dua etmek son derece önemlidir. Bundan dolayı programı organize eden kardeşlerimizi kutluyorum.
“Kanuni Süleyman’a küfretmekle onun 38 yıllık en sevgili eşi Hürrem Sultan’a beddua ettirmekte birileri öne öne çıkıp duruyor. Beddua ettiriyorlar, ‘Ne olur ne olmaz belki saldırırlar’ diye koruma altına aldırıyorlar. Bu, bir rezillik değil mi? En büyük rezilliği yaşamıyor muyuz? Bizden birileri maalesef bunu yapıyor. İşin en kötü tarafı bu.”
Hürrem Sultan’a beddua ettirmek için uğraşanlar var. O Hürrem Sultan’ın yaptırdığı eserleri sayabilecek bir adam çıkmaz ama beddua ettirmeye geliyorlar. Önce bir senaryo yazıyorlar, kendi elbiselerini, ahlaklarını üzerine giydiriyorlar ve ardından da ‘Hürrem bu’ diyorlar. İskender Pala, yazdığı romanda Yavuz Sultan Selim’i mağdur ve mazlum göstererek, “İskender Pala, Yavuz Sultan Selim’in şahsiyetini yerle beraber etti”
“Kanuni yatmadı sarayında, oturmadı”
Osmanlı askerleri Zigetvar Kalesi’ni aldığında, Kanuni Sultan Süleyman bunu göremedi ve ölümü askerden 40 gün gizlendi. Osmanlı askerlerinin disiplini ilk kez Kanuni Sultan Süleyman’ın birinci seferinde başladı ve 46 yıl boyunca bir kez bile bozulmadı. “Kanuni yatmadı sarayında, oturmadı. Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim’den aldığı toprak 6,5 milyon kilometrekare, oğlu Selim’e devrettiği toprak 14 milyon 800 bin kilometrekare. Kanuni, her nisan, mayıs aylarında, bizim tatilimizi nerede geçireceğimizi düşündüğümüz aylarda, 150-200 bin kişilik ordusuyla yollarda, cihat hareketindeydi. İnsanları öldürmek değil, yaşatmak için gidiyordu.”
Programın konferans bölümü İstanbul Tarih ve Kültür Topluluğu Başkanı İbrahim Akkurt tarafından Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’e plaket takdimi ile son buldu.
Konferans sonrasında Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “Kayı” isimli kitaplarını katılımcılar için imzaladı.
Konferans sonrası katılımcılara Süleymaniye Gezisi gerçekleştirildi. Süleymaniye Külliyesinin özelliklerinin ve güzelliklerinin anlatıldığı gezide katılımcılar, Süleymaniye’deki Mimar Sinan’ın şifrelerini öğrenince şaşkınlık ve hayranlıklarını gizleyemediler.
Kur’ân-ı Kerim Tilâveti ve Duâ ile başlayan program, Açılış Konuşması, Konferans ve Süleymaniye Gezisi sonrasında nihayete erdi.