Kadın erkek, genç-yaşlı her kesimden oluşan tarihini sevenlerin katılımıyla13 Ekim 2012 Cumartesi günü saat 14:00’te “Yavuz Sultan Selim Han’ı Doğumunun 542. Yıldönümünde Anma Programı”yla kabri başında rahmet ve minnetle anıldı.
Anma programı İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Hafız Yavuz Altun’un Kur’an- ı Kerim tilaveti ile başladı. Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından program Tarihine Sahip Çıkanlar Platformu Başkan yardımcısı Ahmet Melik Ünal’ın konuşmasıyla devam etti.
Ünal konuşmasına vatani görevini yapmakta olan topluluğun başkanı İbrahim Akkurt’un gönderdiği faksı okumayla başladı. İbrahim Akkurt’un gönderdiği mesaj , “Programda yanınızda olmayı çok isterdim. Böylesine ulvi bir mekanda, bu sene de Yavuz Sultan Selim Han’ın aziz hatırası önünde, onu anmayı, anlatmayı isterdim. Ancak evliyalar kenti Kastamonu’da askerlik hizmetini ifa ediyorum. Programa katkı sunan tüm herkese, başta Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz Beyefendiye ve değerli kültür tarihçisi hocamız Dursun Gürlek’e olmak üzere bütün kardeşlerime ve katılımcılara teşekkür ediyorum. Anma programının hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.”
Topluluk başkanının mesajının ardından açılış konuşmasını yapan Ahmet Melik Ünal, Ülkemizin ve coğrafyamızın zor bir süreçten geçtiğini, bu günlerde Yavuz Sultan Selim Han gibi büyük kahramanlarımızın politikalarına yakından bakmamız gerektiğini vurguladı. Konuşmasına “Onları ve icraatlarını daha iyi anlamamız lazım. Bu sebeple büyük komutan büyük devlet adamı Yavuz Sultan Selim Han’ı ölümünün değil doğumunun yıldönümünde, aziz hatırası önünde rahmetle ve minnetle anıyoruz.” diye devam etti.
Ünal, “Tarihine Sahip Çıkanlar Topluluğu olarak tarihi ve manevi değerlerimizi geleceğe taşımaya devam ediyoruz. Tarihimizle, kültürümüzle, insani değerlerimizle bulunduğumuz yerden çok daha yüksek seviyeleri hak ettiğimizin bilincindeyiz. Bu sosyal ve kültürel kalkınmayı da yaşadığımız zorlukları da ancak geçmişimizle-geleceğimiz arasında kuracağımız bağla başarabiliriz. Bu sebeple sizleri geçmişimizle buluşturmaya, kahramanlarımızın aziz hatıraları önünde dua etmeye, yaşanılmışlıklardan ders almaya devam ediyoruz.” dedikten sonra Yavuz Sultan Selim Han’ın hayatından şu kesitleri katılımcılara aktardı.
“Bugün anmakta olduğumuz 9. Osmanlı Padişahı Sultân Selim, 10 Ekim 1470 yılında Amasya’da doğmuştur. Babası II. Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur. Kültür ve edebiyata yatkındır. Arapça ve Farsça bilmektedir. Kendi el yazısı ile “Selimî” mahlasıyla yazılmış şiirleri vardır. Tahtı devraldığında 2 milyon 375 bin km kare olan Osmanlı Devleti topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüştür. Döneminde Anadolu birliğini sağlamıştır. İlk Osmanlı halifesi olmuştur. Mısır’ı alarak halifeliği Abbasi Hanedanından Osmanlı Hanedanına geçirmiştir. 3 kıtaya hâkim olmuştur. Doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır. Devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu’nu ele geçirmiştir. Rahmet ve hürmetle andığımız Yavuz Sultan Selim Han alçakgönüllü ve cesur bir hükümdardı. “Haremeyn’in Hakimi değil, Hadimiyiz (hizmetkarıyız)” diyen Halife Selim, günde üç saat uyku uyur, tahta kaşıkla tek çeşit yemek yerdi. Herhangi bir saray halkından ayırt edilemeyecek kadar sade giyinirdi.”
Sorularına aldığı cevaplardan memnun kalan tarihçi yazar Gürlek, Yavuz Sultan Selim Han’ın örnek kişiliğinden bahsetti. Kendisi için söylenen Hakimül Harameyn (Mekke ve Medinenin hakimi) unvanını kabul etmeyip; Hayır biz oraların ancak hizmetkarı oluruz diyerek kendisine Hadimü’l Harameyn sıfatını uygun gördüğünü vurguladı.
Yavuz Sultan Selim Han döneminde vuku bulan Çaldıran Savaşı, Mercidabık ve Ridaniye Savaşları’na da değinen Gürlek, döneminin en büyük âlimlerinden olan hocası İbn-i Kemal’in atının ayağından kaftanına sıçrayan çamur için takındığı asil duruşu da anlattı. “Ulemanın bindiği attan sıçrayan çamur namusumdur. Öldüğümde tabutumun üzerine koyun.” dediğini, alçak gönüllüğünün yanında ilme ve alime verdiği önemi vurgulayarak bu güzide anlayışın ayrıntılarına değindi.
Bunun gibi birbirinden değerli bilgileri aktaran Gürlek, Yavuz Sultan Selim Han, Kanuni Sultan Süleyman ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın kendisi için çok ayrı anlamlar ifade ettiğini belirterek “Bütün sultanlarımızı ve kahramanlarımızı çok severim; ancak bu üçünü daha başka severim” dedi. Bu tür programlarda daima katılımcılarla ve gençlerle bir arada olduğunu ve davet edildiği sürece de olmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.
Kültür Tarihçisi Dursun Gürlek’e ve Türbeler Müdürü Hayrullah Cengiz’e plaket verildi
Programın sonuna doğru ise Tarihine Sahip Çıkanlar Topluluğu tarafından tarihe, kültüre ve topluluk çalışmalarına katkılarından dolayı Gürlek ve Cengiz plaketle ödüllendirildi.
Topluluğun başkan yardımcısı Ahmet Melik Ünal kültür tarihçisi Dursun Gürlek’e, topluluğun yayın organı olan Tarihçe dergisi yayın kurulu üyesi Ayhan Çiftçi de İstanbul Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz’e plaket verdi. Gazeteci Ayhan Çiftçi, Tarihine Sahip Çıkanlar Topluluğu adına İstanbul’daki 29 Osmanlı Padişahı ve yaklaşık 120 türbe ve sanat eserinin korunması ve yaşatılmasında emeği geçen Hayrullah Cengiz’e topluluk adına plaket vermekten onur duyduğunu belirtti. Başarılarının devamını diledi.
Hayrullah Cengiz, “Yavuz Sultan Selim Han’ın kaftanını en kısa sürede teşhir edeceğiz”
Ödülünü almak üzere sahneye gelen Türbeler Müze Müdürü Hayrullah Cengiz bir de müjde verdi. Yavuz Sultan Selim Han’ın kaftanını en kısa sürede sevenleriyle buluşturulacağını müjdeledi. Cengiz, “Kaftan gerek biyolojik, gerekse çevresel etkilerden dolayı büyük oranda zarara uğramıştı. Düzenleme çalışmalarında sona yaklaşıldı. Bu konuda çok titiziz, bu vasiyeti hakkıyla yapmanın vebalini hissediyoruz. Ancak kısa bir süre kaldı. Kaftan’ın ince, detay çalışmaları da tamamlanmak üzere”dedi.
Programın sonunda gelen konuklara teşekkür eden TSÇT Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Melik Ünal konuşmasını şöyle tamamladı. “Böylesine cesur, tevazu sahibi bir kumandanın; böylesine ince ruhlu, donanımlı bir şairin ecdadı olmaktan onur duyuyoruz. Doğumunun 542. yıldönümünü idrak ederken onu şükranla anıyoruz. Milletimiz aradan ne kadar zaman geçerse geçsin O’nu arzu ettiği gibi rahmetle anacaktır. Bizler, dinimizin bütünlüğünü ve vatanımızın birliğini bozdurmayan aziz kahramanımızı asla unutmayacağız. Bu vesileyle bütün şehit ve gazilerimizi rahmetle anıyoruz.
Tarihine Sahip Çıkanlar Topluluğu olarak; Merhum Mehmed Akif’in dediği gibi “Sahipsiz olan memleketin batması haktır, Eğer sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” düsturu ile hareket ediyoruz. Böylesine güzide şahsiyetlerimizi anmaya devam edeceğiz. Onları gelecek nesillere aktaracağız. Yolumuzu aydınlatan bu meşalelerin sönmesine asla izin vermeyeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Allah’a emanet olunuz. Bir sonraki programda görüşebilmeyi niyaz ediyorum.”